8) Güneş Hân-ı Kübrâ
Betül SAYLAN*
SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER
8) Güneş Hân-ı Kübrâ
Küçük Muhammed Çelebi’nin dört kızından916 en büyüğü olan Güneş Hanım’ın doğum târihi hakkında bir bilgiye rastlayamadık. Ancak, 1000 h./1591 m. senesinde vefateden Dervîş Yakînî’nin (ö.1000 h./1591 m.)917 kendisinin hizmetinde olduğu ve kendisine yazdığı medhiyeden yola çıkarsak, bu dönemlerde yaşadığını söylememiz mümkündür.
Güneş Hanım, kaynaklarda III. Muhammed Ârif Çelebi’nin kızı olan Güneş Hanım’la karıştırılmaması için “ Güneş Hân-ı Kübrâ/Güneş Hân-ı Kebîre ” 918 olarak anılmıştır.
Güneş Hanım, 14 yaşında genç bir kız iken, Çelebi Bedreddin ismindeki bir genç kendisiyle evlenmek istemiş ve Güneş Hanım’a duyduğu muhabbeti beyân etmek ve muhabbetinin şiddetinden sararıp solduğunu tasvîr etmek için حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِیمِ (Yâsîn, 36/39) [Nihâyet, hurma salkımının eski, kurumuş, eğri dalı gibi bir hâle dönmüş olur] لََ الشَّمْسُ یَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ (Yâsîn, 36/40) [Ne güneş için lâyık olur ki, o aya yetişmiş olsun] âyetlerinden ilhâmla;
Güneş kim şâh-ı şark u garb u pür-nûr-ı velâyetdir 
 Ana âyîne-dârı Bedr dervîşe kerâmetdir
beyitlerini kaleme alarak göndermiştir. Güneş Hanım, bu iltifâta ve teklîfe cevâben;
Güneş kim zerre vü ser-germ-i mihr-i şems-i vahdetdir 
 Anın âyîne-dârı Bedr olmak cây-ı hayretdir
beytini inşâd etmiş ve kendisinin “vahdet güneşi”nin muhabbeti ile içi yanmışken, “ay”ın ona aydınlık vermesinin “hayret edilecek bir durum” olduğunu, yâni bu evliliğin imkânsız olduğunu zarif bir dille ifâde etmiştir.919 Küçük denebilecek bir yaşta kaleme almış olduğu bu beyitten yola çıkarak Güneş Hanım’ın Farsça ve Arapça’ya hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca kaynaklarda, “ulûm-ı zâhire ve bâtıne”ye vâkıf ve güzel ahlâk ve kerâmet sâhibi, “Mevlevîler arasında ismiyle müsemmâ bir Güneş” olduğundan bahsedilerek övülmekte, iyi bir tahsil gördüğü belirtilmektedir.920
Güneş Hanım’ın, Karahisar Mevlevîhânesi’nde şeyhlik görevinde bulunup bulunmadığını bilemiyoruz. Ancak, babası Küçük Muhammed Çelebi’den sonra III. Muhammed Ârif Çelebi’nin posta geçtiğini biliyoruz ve Güneş Hanım’ın vefâtından önce “Bundan sonra Ârifin nöbetidir” buyurmuş olması, vakfın mütevellîsi olarak vazîfeli olduğunu ve vefâtının akabinde buradaki vazîfesini III. Muhammed Ârif Çelebi’ye devrettiği görüşünü kuvvetlendirmektedir.921 Ayrıca Güneş Hanım’ın mukābele idâre ettiği ve mevlevîhânenin dışarıdaki işleri için çarşıya gidip, alış-veriş yaptığına ve erkek şeyhler kadar îtibar gördüğüne dâir rivâyetler de vardır. 922 Ancak biz şeyhlik görevinden ziyâde vakıf mütevellîliğinde bulunduğu kanâatini taşımaktayız. Güneş Hanım’ın mukābele idâresini destekler mâhiyette ifâdeler içeren Derviş Yakînî’ye âid olan medhiyeye burada yer vermek isabetli olacaktır:
Zihî sa’du’s-suûd-ı tâli’ ü baht-ı Güneş Hân’ı 
 Ki etdi pertev-i lutfiyle ihvân-ı senâ-hânı
Zihî şem’-i şebistân-ı velâyet kim kerâmetle 
 Pür etdi dâiren-mâdâr bezm-i heft eyvânı
Zihî nahl-i tecellî kim zuhûr-ı şu’le-i sırrı
 Sarây-ı vahdet etdi hân-kāh-ı çâr erkânı
Civân-merdân-ı eslâfın n’ola tayy olsa tûmârı 
 Ki âlem-gîr-i da’vetdir salâ-yı ni’met-i hânı
Odur kāim makam-ı Şems-i Tebrizî mürüvvet kim 
 Nisâr-ı fark-ı hullân eyledi ibrîz-i ihsânı
Aceb mi etse şem’-i cem’ine pervâne hurşîdi
 Felek gerd-i ser-i bezminde bir fânûs-ı gerdânı
Nice vasf eylesin tab’-ı beşer ol gevher-i kudsi 
 Ki lâl-i hayret eyler fikr-i şükrü ehl-i irfânı
İlâhî görmesin gerd-i küsûfu rûy-ı ikbâli
 Feleklerle melekler eyledikde îş-ı devrânı
Serîr-i evc-i himmet-müttekâ şimdi yakîn oldur
 Zemîn-i ahsenü’t-takvîme zıll-i feyz-i Yezdânî923
Doğum târihi gibi vefat târihi hakkında da bilgi sâhibi olamadığımız Güneş Hanım’ın kabri, Karahisar Mevlevîhânesi’nin Türbe kısmında, Destînâ Hanım’ın ayakucundadır.924
 916 Güneş  Hanım’ın  diğer  kardeşleri;  Kerîme,  Rahîme  ve  Seher’dir.  En  küçük  kardeş  olan  Seher  Hanım’ın  bir câriyeden dünyâya geldiği kaynaklarda belirtilmektedir.
 (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 254; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 301)
917 Derviş Yakînî: Küçük Muhammed Çelebi’nin (1000 h./1591 m.) terbiyesi altında yetişmiştir. Şeyhinin kızı, Güneş Hatun’un hizmetinde bulunmuş, 1000 h./1591 m. târihinde vefat etmiştir. (Ali Enver, a.g.e., s. 256-257)
918 III. Muhammed Ârif Çelebi’nin kızı Güneş Hanım da “Güneş Hân-ı Suğrâ” olarak anılmaktadır. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 255)
919 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 254
920 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 254
921 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 255; İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 276 Ayrıca, bâzı kaynaklar, Afyon Şer’iyye Sicilleri’nde (nr. 497/44b/172), Küçük Muhammed Çelebi’nin vefat yılı olan 1045 h./1635 m. senesinde, postta III. Muhammed Ârif Çelebi’nin bulunduğu bilgisinin kayıtlı olduğunu aktarmaktadırlar. (İlgar, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, s. 240)
922 Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 279
923 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 254-255
924 İhtifâlci Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyâhat, s. 276
 
