Bayâtî Âyini Şerîf
Derviş Mustafa Dede (Kûçek)
1. Selam
Şâhâ zi kerem ber men-i dervîş niger 
 Ber hâl-i men-i hâste-i dil-rîş niger 
Her çend neyem lâyık-ı bahşâyiş-i tu 
 Ber men beniger ber kerem-i hîş niger
“Hey güzeller şahı, kerem et de, ben bu fakir dervişe bir bak.
 Bu gönlü yaralı hasta halime bir bak.
Ben her ne kadar senin lütfuna layık değilsem de,
 bana bakma da kendi keremine bîr bak.”
Yâ Râb zî du kevn biniyâzem gerdan 
 Ez efser-i fakr ser-efrâzem gerdan 
Ender harem et mahrem-i râzem gerdan 
 An reh ki ne sûy-i tüst bâzem gerdan 
Biyâ biyâ ki tuyi cân-ı cân-ı cân-ı semâ 
 Biyâ ki çeşme-i hurşîd-i zîr-i sâye-i tust 
Hezâr zühre tu dârî ber asmân-ı semâ
“Ey Allahım: Beni iki dünyada da muhtaç etme.
 Yokluk tacı ile benim başımı yücelt.
Senin kendi hareminde beni sırlara mahrem eyle.
 Sana gitmeyen yoldan beni geri çevir.
Gel, gel ey sevgili ki sen semâ’ın, canının canının, canısın.
 Gel ey sevgili, sen semâ bahçesinde salına salına yürüyen bir serviye benzersin.
Gel ey sevgili ki, güneş çeşmesi senin gölgenin altındadır.
 Sen semâ’ın göğünde binlerce zühreye sahipsin.”
2. Selam
“Yâr” Çu in sultân-ı mârâ bende bâşî 
 “Yâr” Heme giryende tu der hande bâşî 
“Yâr” Eğer pür gam şeved etrâf-ı âlem 
 “Yâr” Tu şâd u hurrem u ferhunde bâşî 
“Yâr” Be âşk-ı Şems-i Tebrizî bidih cam 
 “Yâr” Ki der mülk-i Hüdâ payende bâşî
“Ey sevgili, sen bizim sultanımıza kul olursan,
 herkes ağlamaklı olur ve sen gülersin, memnun olursun.
Eğer bütün alem gam içinde kalsa da,
 sen memnun şad ve kutlu olursun.
Ey sevgili: Tebrizli Şems’in aşkı için bize kadeh sun.
 Ta ki böylelikle Tanrı’nın mülkünde baki kalasın.”
3. Selam
Nâgehân anber-feşân âmed sabâ 
 Bûy-i meşk ü zağferân âmed sabâ 
Gül şükûfte ender in sahn-ı çemen 
 Sad nevâ-yı bülbülân âmed sabâ 
Şems-i Tebrîzî sabâ-hâl âşk guft 
 Aşıkânrâ cân-ı can âmed sabâ
Ansızın sabâ rüzgârı anber saçarak geldi.
 Sabâ rüzgarı misk ve anber kokuları ile geldi.
Bu çemenlikte güller açmış sabâ rüzgarı
 yüzlerce haykırış ile birlikte geldi.
Şems-i Tebrîzî Sabâ rüzgarı edasıyla aşk, dedi;
 âşıkların canının canı sabâ geldi.
Ey ki hezâr-ı aferin bu nice sultân olur 
 Kulu olan kişiler Hüsrev-ü hakan olur 
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre 
 Yoksul ise bay olur bay ise sultan olur
“Ey binlerce varı, yaratan, bu nasıl bir sultandır ki,
 onun kulu olan kişiler, padişahlar padişahı olmada, şahlara buyruk yürütmede.
Bugün Veled’e inanarak ona, onun kapısına yüz süren kişi,
 yoksulsa zengin oluyor, zenginse sultan kesiliyor.”
(Bu iki beyit Eflâkî Ahmet Dede’nindir. Her âyinde üçüncü selâmın içinde geçer.)
An surh-kabâyı ki çu mehpar berâmed 
 İmsâl der in hırka-i jengâr berâmed 
Şemsulhakk-ı Tebriz resîdest bigûyîd 
 K’ez çerh-u safa an meh-i envâr berâmed. (**)
“O kırmızı elbiseler giymiş olan sevgili, bir ay parçası gibi çıkageldi.
 Bu sene o pas rengine bürünmüş bir hırka ile çıkageldi.
Tebriz’in Tanrı güneşi geldi deyiniz.
 O nurlara gark olmuş kişi, ay gibi güzel, safa dünyasından çıkageldi.”
Her ki zi uşşak girîzân şeved 
 Bâr-i diğer hâce peşîmân şeved 
Her ki sebû-yi tu keşed akıbet 
 Der harem-i işret-i sultân şeved (***)
“Aşıklardan kaçan sonra gör ki
 ey efendi, nasıl pişman olur.
Senin destini-elini taşıyan, sonunda
 senin işret haremine (meclisine) sultan olur.”
Kad Eşrekadid dünya min nuru hümeyyâna 
 Vel bedrü alâ sakivel ke’sü süreyyânâ 
Es sabyetü İmânî ve’l halvetü bostânî 
 Vel mescirü nedmânî ve’l verdü muhayyânâ (****)
“Hümeyyamızın nurundan dünya nurlandı. Yani: Şarabımızın nuru ile dünya aydınlandı.
 Ay sakimizin ve kadeh de Ülker Yıldızımızın üzerindedir.
Samimiyet imanımdır. Yalnızlık da bahçemdîr.
 Ağaçlık sulak yerler arkadaşım, güller, yüzümdür.”
Câme siyeh kerd küfr nûr-ı Muhammed resîd 
 Tabl-ı beka küftend milk-i muhalled resîd 
Dil çu şuturlâb şud âyet-i heft âsmân 
 Şerh-i dil-i Ahmedî heft mücelled resîd 
Tabl-ı kıyamet zedend sûr-i haşr mîdemed 
 Vakt şud ey murdegân haşr-i mücedded resîd 
Ez pey-i namahremân gufl zedem ber dehân 
 Hîz bigû mutribâ işret-i sermed resîd (*****)
“Küfre gark oldu da elbisesini siyaha boyadı. Ama sonda Muhammed’in nuru erişdi.
 Beka davulunu çaldılar. Ve daimi olan mülk erişdi.
Gönül üsturlab (Pusula) gibi yedi göğün delili oldu.
 Ahmed’in, yani Hz. Peygamber’in gönlünü şerhetmek ve ahvali, hali anlatmak için yedi ciltlik kitap yazmak lazım geldi.
Kıyamet davulunu çaldılar, Mahşer surunu üflediter.
 Ey ölü kişiler: Vakit geldi ve yeni bir haşr “uyanma” erişdi.
Sırrımı anlamayanlar için ağzıma kilit vurdum.
 Ey mutrib “Müzik yapanlar kalkınız” de. Çünkü ebedî sarhoşluk zamanı erişdi.
4. Selam
Sultân-ı menî sultân-ı menî 
 Ender dil ü can îmân-ı menî 
Der men bidemi men zinde şevem 
 Yek can çi şeved sad cân-ı menî
“Sultanımsın, sultanımsın, gönlümde, canımda imanımsın.
 Bana üflersen dirilirim, bir can da ne oluyor ki? Yüzlerce canımsın.”
(Dîvân-ı Kebîr’deki bu iki beyit, her ayinde tekrarlanır.)
Farsça Güftesi 
 
 (1)
 شاها ز کرم بر من درويش نگر
 بر من منگر بر کرم خويش بنگر
 هرچند نيم لايق بخشايش تو
 بر حال من خستة دلريش نگر
(2)
 يارب ز دو کون بی نيازم گردان
 وز افسر فقر سر فرازم گردان
 اندر حرمت محرم رازم گردان
 آن ره که نه سوی توست بازم گردان
(3)
 بيا بيا که تويی جان و حانان سماع
 بيا که سرو روانی بر بوستان سماع
 بيا که چشمة خورشيد زير ساية تست
 هزار زهره تو داری بر آسمان سماع
(4)
 چو اين سلطان ما را بنده باشی
 همه گرينده تو در خنده باشی
 اگر پر غم شود اطراف عالم
 تو شاد و خرّم و فرخنده باشی
 به عشق شمس تبريزی بده جام
 که در ملک خدا پاينده باشی
(5)
 ناگهان عنبر فشان آمد صبا
 بوی مشک زعفران آمد صبا
 گل شکفته اندرين صحن چمن
 صد نواي بلبلان آمد صبا
 شمس تبريزی صباح العشق گفت
 عاشقان را جان جان آمد صبا
(7)
 آن سرخ قبايی که چو مهپار بر آمد
 امسال درين خرقة زنگار بر آمد
 شمس الحقّ تبريزی رسيدست مگوييد
 کز چرخ صفا آن مه انوار بر آمد
(8)
 هر که ز عشّاق گريزان شود
 بار ديگر خواجه پشيمان شود
 هر که سبوی تو کشد عاقبت
 در حرم عشرت سلطان شود
(10)
 جامه سياه کرد کفر نور محمّد رسيد
 طبل بقا کوفتند ملک مخلّد رسيد
 دل چو سطرلاب شد آيت هفت آسمان
 شرح دل احمدی هفت مجلّد رسيد
 طبل قيامت زدند سور حشر می دمد
 وقت شد ای مردگان حشر مجدّد رسيد
 از پی نامحرمان قفل زده
 خيز بگو مطربا عشرت سرمد رسيد
(11)
 سلطان منی سلطان منی
 اندر دل و جان ايمان منی
 در من بدمی من زنده شوم
 يک جان چه شود صد جان منی
- (*) Şimdiye kadar bestecisi bilinen en eski Mevlevî âyîn-i şerîfi.
- (**) Kulliyât, I/255.
- (***) Kulliyât, I/407.
- (****) Kulliyât, I/112.
- (*****) Kulliyât, I/354.
 
 