Muğla’da Şahidi Camii ve Türbesi ile Hüsamettin Efendi Camii ve Türbesi Üzerine

A+
A-

Mevlevilik Geleneği ve Vefatının 475. Yılında Muğlalı İbrahim Şâhidî Özel Sayısı

Muğla’da Şahidi Camii ve Türbesi ile Hüsamettin Efendi Camii ve Türbesi Üzerine

Gökben Ayhan

Öz

Muğla’nın Menteşe İlçesi’ndeki Camikebir Mahallesi’nde bulunan Şahidi Camii ile aynı avluyu paşlayan türbe ve Ula’nın Ayazkıyı Mahallesi’ndeki Hüsamettin Efendi Camii ile bu yapının güneyindeki türbe, Muğla’da İslamiyet’in önemli yapıları arasında dikkat çekmektedir. Söz konusu camiler ve türbeler halkın ibadet ettiği, sosyalleştiği ve maneviyatını kuvvetlendirdiği yapılar olarak geçmişten günümüze gelen kültürel mirasımızın önemli eserleri arasında yer almaktadır.

Seyyid Kemaleddin’in zaviyesi Hüdâyî Salih Efendi’nin zamanında Mevleviliğin temellerinin atıldığı bir yapı olup burada, oğlu Şâhidî İbrahim Efendi 50 yılı aşkın ve onun vefatından sonra torunu Şuhûdî Efendi 40 yıldan uzun bir süre şeyhlik yapmıştır. Günümüze Şahidi Camii adı ile gelen yapı hem cami hem de mevlevihane olarak iki işleve sahiptir. Caminin avlusundaki Seyyid Kemaleddin’in mezarının doğusunda iki mezara yer verilen bir türbe inşa edilmiştir. Türbede, Hüdâyî Efendi’nin yanında oğlu Şâhidî Efendi’nin mi yoksa torunu Şuhûdî Efendi’nin mi yattığı konusu tartışmalıdır.

Şâhidî Efendi’nin diğer oğlu Hüsâmeddîn Efendi de Ula’da büyük boyutlu bir cami yaptırmıştır. Müderrislik ve şeyhlik görevinde bulunan Hüsâmeddîn Efendi’nin ölümünün ardından, camisinin güneyinde inşa edilen bir türbeye gömülmüştür.

Hüdâyî Efendi, Şâhidî Efendi ve Şuhûdî Efendi’nin Mevleviliği benimsediği bilinmesine karşın Hüsâmeddîn Efendi’nin Mevlevi olup olmadığı konusunda kesin bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak onun da dedesi, babası ve ağabeyi gibi Mevlevi olması kuvvetle muhtemeldir.

Şahidi Camii ve Türbesi ile Hüsamettin Efendi Camii ve Türbesi, mimari formlarının yanı sıra büyük oranda sade süslemeleri ve kitabeleriyle mütevazı yapılar olarak geçmişten günümüze ışık tutmaktadır. Makale kapsamında ilk kez doğrudan söz konusu yapılar plân, mimari ve süsleme özellikleri bakımından incelenmesinin yanında mümkün mertebe geçirdiği restorasyonlar hakkında bilgi verilerek bu yapıların Tük-İslam sanatı içerisindeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır.

ETİKETLER: