PADİŞAH III. SELİM’İN MEVLÂNA’NIN TÜRBESİ İÇİN YAPTIRDIĞI PÛŞÎDE
PADİŞAH III. SELİM’İN MEVLÂNA’NIN TÜRBESİ İÇİN YAPTIRDIĞI PÛŞÎDE
Erdoğan EROL
Bu makalenin konusu olan pûşîde, Mevlâna Müzesi’nin 658 envanter nosunda kayıtlıdır (Resim: 1).
PÛŞÎDE, Farsça bir kelimedir ve örtü manasına gelir.
Halen Mevlâna Müzesi’nin Semahane bölümünde teşhirde olan pûşîde, H. 1205—M. 1790 yılında Padişah III. Selim tarafından Mevlâna’nın kabrine hediye edilmiştir. Bu bilgileri örtünün üzerinde bulunan kayıtlardan öğreniyoruz. Bizim de bu örtüyü makalemize konu edişimizin asıl sebebi, pûşîdenin üzerindeki bu kayıtlarıdır. Ancak pûşîdeyi değerli kılan yalnızca bu iki özel hususiyeti de değildir. Zira, pûşîdenin üzerindeki işlemeler de apayrı güzellik ve özelliktedir. Hatta o denli ki, pûşîdeyi başlı başına işlemeleri yönünden ele alıp incelesek ve ona “bir işleme şaheseridir” desek, hiç de abartmış olmayız. Kısaca makalemizin konusu olan pûşîde, padişah tarafından hediye edilmiş olması yanında, kitabe özelliği de taşıyan kayıtlarıyla ve işlemelerinin güzelliği ile çok yönlü bir sanat eseridir.
Biz pûşîdenin incelemesine önce malzemesinden başlayıp, sonra işleme tekniklerine ve motiflerine geçeceğiz. Daha sonra ise örtünün üzerindeki kayıtlarına geçip, Arap harfleriyle yazılmış kayıtların, Lâtin harfleriyle Türkçe okunuşlarını (transkripsiyonlarını) ve manalarını vereceğiz. Bu arada pûşîdenin tarihlendirilmesi hususunda bazı yazarların görüşlerini naklederken, buna kendi görüş ve mütalaalarımızı da ilâve edeceğiz.
PÛŞÎDENİN MALZEMESİ
Pûşîde 107×160 cm ebadındadır (Çizim: 1). Kirli beyaz renkli, sık dokuma kaba bir kumaş üzerine, yeşil renkli atlastan oluşmuştur. Atlas kumaş, yapılışından günümüze aradan geçen 200 yıllık tahribat nedeniyle yer yer erimiş ve renginde de büyük ölçüde solmalar olmuştur.
Pûşîdenin üzerindeki işlemeler gümüş sim ile yapılmıştır. Ancak gümüş sim, işlemelerin ve motiflerin özelliklerine göre, çeşitli kalınlık ve görünümlerle kullanılmıştır. Gümüş sim işlemelerde bazen tek katlı olarak kullanılırken, bazen üç katlı bükülmüş olarak, veya bükülmüş iki katlı sim, ince bir pamuk ipliği üzerine sarılmış olarak kullanılmıştır. Böylece işlemeler, aynı malzemelerle yapılmış olmalarına rağmen, çeşitli görünümler elde edilmiştir. Bu husus işlemelere ayrıca bir güzellik verirken, işlemeyi yapan sanatkâra da büyük ölçüde hüner gösterme kolaylığı sağlamıştır. Ancak, gümüşün özelliğine bağlı olarak aradan geçen yıllar içersinde sim oksitlenmiş ve parlaklığını da büyük ölçüde yitirmiştir.
İŞLEME TEKNİKLERİ VE KULLANILAN MOTİFLER
Pûşîdenin işlemelerinde iki teknik kullanılmıştır. Birincisi Sarma İşi Tekniği’dir. Bu teknikle daha çok, kısmen düzgün çizgilerden oluşan dallar, bordür çizgileri, kartuş çerçeve ve bölmeleri ile hatlar (yazılar) işlenilmiştir. Bu arada dalların, hatların özellikle de kartuş ve bordür çizgilerinin daha ilk bakışta birbirlerinden ayrılmaları için, işlenilecek çizgilerin altlarına değişik türden malzemeler konulmuştur. Kalın ve düz çizgilerin altlarına sert meşin konulurken, yuvarlak görünüm gerektiren dal motiflerinin altlarına, ibrişime benzer yuvarlak bir malzeme konulmuştur. Bordür ve mihrap şeklini oluşturan çizgilerin altlarına ise, önce ince bir deri, çizginin şekline göre kesilerek konulmuş, daha sonra ibrişime benzer yuvarlak malzeme derinin üzerine yılanvari kıvrımlarla tutturularak, işleme üzerinden yapılmıştır (Resim: 2).
İşlemede kullanılan ikinci teknik Maraş İşi Tekniği’dir. Bu teknikle düzgün olmayan çizgilerden oluşan yaprak ve motiflerin işlemeleri yapılmıştır. Maraş İşi Tekniği ile yapılan işlemelerin bir kısmı doğrudan doğruya atlas kumaşın üzerine yapılırken, bir kısmı hem plâstik bir yükselti elde ederek derinlik kazanmak, hem de yumuşak bir zemin oluşturmak için işlemenin altına gelecek yer, evvelâ pamuk ipliği ile kabaca işlenilerek doldurulmuş, sonra işleme, dolgunun üzerinden yapılmıştır. Özellikle bu teknikle yapılan işlemelerde, malzeme ve teknik aynı olmasına rağmen, yan yana gelen iki motifin apayrı görünümler kazanması için, sanatkarın yaptığı göz aldatıcı işleme oyunlarından da bahsetmek gerekir (Resim: 3).
Pûşîde Çizim: 1’de de görüldüğü gibi, kenarlarından 5 cm içerisinden çepeçevre kalın bir bordürle çerçevelenmiştir. Bordür kalınlığı iki yan bordürde 6 cm iken, baş ve ayak kısımlarında kalınlaşıp 9 cm ye ulaşmaktadır. Bordürde hakim olan motif lâledir. Lâle motifleri yan bordürlerde alttan yukarıya doğru üstüste gelecek şekilde tekrar edilirken (Resim: 4) baş ve ayak kısımlarındaki bordürlerde lâle motifleri daha irileşmiş ve yan yana gelecek şekilde tekrar edilmiştir. Bu arada, yan yana tekrar edilen lâle motifleri arasında boşluklar oluşmuştur. Bu boşluklar da güzel bir çerçeve ile içi boş lâle motifleri haline getirilerek değerlendirilmiştir. Böylece aynı tür lâle motifleri yan yana tekrar ediliyormuş görünümü verirlerken, diğer taraftan dolu ve boş lâle motifleri de birbirlerine göre ters görünümde zigzaglı bir görünüm kazanmışlardır (Resim: 5).
Pûşîde aynı zamanda seccade görünümündedir. Bu görünümü vermek için, pûşîdenin alttan 95 cm yüksekliğindeki bölümüne, 43 cm boyunda iki sütun ve sütunlar üzerine bir kemer yapılarak, mihrap şekli elde edilmiştir. Bu arada mihrap şeklinin, adeta camilerimizden bir kesit görünümü kazanması için, kubbe şeklini andıran kemerden, bir büyük avize ile, iki küçük kandilin sarkıtılması da ihmal edilmemiştir (Resim: 6). Mihrap içerisinde yer alan, avize ve kandil şekilleri, bilâhare kartuş olarak değerlendirilmiş ve içlerine yazılar yazılmıştır.
Pûşîdede hatların bulunduğu kartuş bölmeleri haricinde kalan yerlerin tamamı, bitkisel motiflerle bezenilmiştir. Pûşîde üzerinde yer alan motiflerin tamamı uyum içerisinde ve simetrik olarak yer almışlardır. Yeşil atlas, gümüş sim uyumu yeterli ölçüde dikkati çekerken, buna motiflerin güzelliği, canlılığı ve iyi istifi de eklenince, pûşîde gerçekten görülmeye değer hale gelmiştir (Resim: 7, 8, 9, 10, 11). Bu güzelliği ve uyumu Şeyh Galib şiirinde şöyle dile getiriyor:
MÜZERKEŞ TÂR-I MİHRİ EYLEYÜP BÂFÎDE ÜSTÂDÂN
ZÜMÜRRÜD ŞAFHA ÜZRE EYLEMİŞLER NAKŞ-I CÂVÎDÂN
KAMER HALKERDESİNDEN BİR ŞU ÇEKMİŞLER Kİ CAN HAYRAN
BEHİŞTİN NEV-BEHÂRIN EYLEMİŞLER CÂ-BE-CÂ RÎZÂN
“Ustalar, güneşin ipliğe benzeyen şulelerini altınla işlenmiş bir kumaş haline getirmişler! Sanki zümrüt bir zemin üzerine, ebedi nakışlar işlemişler! Örtü üzerine Cennet’in ilk baharını yer yer adeta saçmışlar, çevresine de ayın halesinden bir su (eteklerindeki çizgi, bordür) çekmişlerki, görenler hayran kalır.”