TÜRKİYE’DEKİ MEVLEVİHANELER HAKKINDA GÜNCEL BİLGİLER

A+
A-

TÜRKİYE’DEKİ MEVLEVİHANELER HAKKINDA GÜNCEL BİLGİLER

Ahmet KUŞ

Mevlevilik, Osmanlı coğrafya­sının birçok şehrinde teşkilatlan­mış bir tarikattı. Hz. Mevlâna’nın vuslatından sonra halifesi Hüsameddin Çelebi, oğlu Sultan Veled ile torunu Ulu Arif Çelebi, Mevle­vi tarikatının temellerini attılar. Mevleviliğin adap ve erkânını ge­liştiren, yeniden düzenleyen ise Pir Adil Çelebi idi. Tarikatın Osmanlı topraklarında faali­yette olan tüm zavi­ye ve tekkeleri Kon­ya’daki Mevlâna Asitanesi’ne bağlıydı. Bu Mevlevi tekkele­rinden bir kısmı gü­nümüze sağlam ula­şabildi. 1925 yılın­dan sonra Mevlevi tekkeleri de diğer ta­rikat tekkeleri gibi çeşitli sebep­lerle işgal edildi, yok edildi, yıkıldı ya da farklı amaçlarla kullanıldı.

2005 yılında hazırladığımız bir projeyle Türkiye’deki mevlevi- haneleri kapsayan bir seyahate çıkmıştık. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından desteklenen “Türkiye Mevlevihaneleri Projesi” 60 dakikalık belgesel ve 288 sayfalık bir kitaptan oluşuyordu. Prof. Dr. Haşim Kar­puz, İbrahim Dıvarcı ve Feyzi Şimşek ile birlikte hazırladığımız proje kapsamında Türkiye gene­lindeki mevlevihaneleri ziyaret etme imkânımız olmuştu. Bu proje vesilesiyle Türkiye’deki mevlevihanelerin fotoğraflarını ve video görüntülerini çekerek bir envanter ça­lışması yapmıştık. Aslın­da bu projedeki amaçla­rımızdan bir tanesi mevlevihanelerin durumla­rını tespit edip restore edilmelerini sağlamaktı. Açılacak fotoğraf sergisiyle bu konuya dik­kat çekerek viran hâlde­ki yapıların yeniden ka­zanılmasına vesile olmayı amaçlamıştık. Proje de­vam ederken basında çıkan ha­berler sonucunda Yenikapı Mevlevihanesi ve Galata Mevlevihanesi’nin restorasyon çalışmaları başladı. Daha proje tamamlan­madan iyi işlere vesile olmak ise bize büyük moral kaynağı olmuş­tu. Senelerden beri yapılması dü­şünülen ve konuşulan “Türkiye Mevlevihaneleri  Projesi” böylelikle bir yıl içerisinde tamamlanarak, belgesel video CD ve kitap olarak 2005 yılının Aralık ayında Konya İl Kültür ve Turizm tarafından yayımlandı. Böylelikle Konya, Ankara, Afyonkarahisar, Antalya, Bursa, Gelibolu, Çankırı, Çorum, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, İs­tanbul, Tire, Karaman, Muğla, Manisa, Niğde, Şanlıurfa ve To­kat’taki mevlevîhanelerden gü­nümüze ulaşabilen yapılar görün­tülendi ve proje tamamlandı. Ki­tabın ikinci baskısı ise 2006 yılın­da yayımlandı.

Projenin Türkiye etabını başa­rıyla tamamladıktan sonra çalış­manın ikinci bölümüne başladık. “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğ­raf Albümü ve Belgeseli” bu alan­da ilk kapsamlı saha çalışması ol­duğu için bir hayli ilgi gördü. Pro­je başarıyla tamamlanınca Türki­ye dışında yer alan mevlevihanelere yönelik belgesel ve kitap pro­jemiz de Kültür ve Turizm Bakan­lığı tarafından kabul gördü.

“Türkiye Mevlevihaneleri Projesi”ni başarıyla tamamlama­nın verdiği güvenle “Dünya Mevlevihaneleri Projesi”nin ilk çalış­malarına başladık. Hazırladığı­mız taslakla Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne müracaat ettik. Kanuni işlemler tamamlan­dıktan sonra projeyle ilgili diğer çalışmalara başladık. Uluslararası bir projede yazışmalar, izinler ve vizeler uzun zaman alacağı için hemen işe koyulduk. Projenin ko­ordinasyonu Konya Valiliği İl Kül­tür ve Turizm Müdürlüğü tarafın­dan, finansmanı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü tarafından desteklendi. Vize ve izinleri aldıktan sonra 14 Haziran 2006 tarihinde projenin ilk etabı olan Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin ve Mısır mevlevihanelerinin çekim­lerine başladık. Daha sonra proje­nin diğer etaplarını da tamamla­dık ve bu proje de kitap ve belge­sel olarak yayımlandı.

“Türkiye Mevlevihaneleri Fo­toğraf Albümü” ve “Dünya Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü” ya­yımlandığı günden bu yana 20 yıl geçti. Aradan geçen uzun zaman içerisinde gerek Türkiye’deki gerekse yurt dışındaki mevlevihanelerde bazı değişiklikler oldu. Kitap ve belge­seli hazırlarken viran hâlde olan bazı mevlevihaneler restore edil­di, tamamen yıkılanların bazıları yeniden inşa edildi. Bu arada o dönemde kitabımıza almadığımız bazı mevlevihaneleri de tespit et­tik ve liste biraz daha genişledi. Mevlevihanelerde meydana gelen bu değişiklikler ve yayıncı kurum­da kitabın mevcudunun kalma­ması her iki projenin de yeniden ele alınmasını gündeme getirdi. Bu çalışmaya zemin oluşturması için tamamı ya da bir kısmı mev­cut olan mevlevihaneleri tespit edip mevlevihaneler hakkındaki güncel bilgileri derledik ve oku­makta olduğunuz bu yazı ortaya çıktı. İnşallah yazımız bu iki güzel projenin yeniden gündeme gel­mesine vesile olur. Mevlevihaneleri “Türkiye’deki Mevlevihaneler” ve “Yurt Dışındaki Mevlevihaneler” başlığı altında iki ayrı bölüm hâlinde ele aldık. Hâlen araştırmalarına devam ettiğimiz “Yurt Dışındaki Mevlevihaneler” yazısını ise yakında yayımlayaca­ğız.

TÜRKİYE’DEKİ MEVLEVİHANELER

Ankara Mevlevi Zaviyesi: Ankara’daki Mevlevi Zaviyesi, Cenabî Ahmet Paşa Camii bünyesin­de bulunuyordu. Zaviye 1929 yı­lında yol açma gerekçesiyle yıktı­rılmıştır. Zaviyeden geriye sadece cami ve türbe kalmıştır. Altındağ Belediyesi tarafından yaptırılan Mevlevi Zaviyesi 14 Aralık 2017 tarihinde yeniden hizmete açıldı. “Ankara Mevlevihanesi Kültür ve Sanat Evi”nin açılışı münasebe­tiyle Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) konser verdi ve sema ayini icra edildi. Geleneksel bir Ankara evi şeklinde tasarlanan zaviye eski yerine yakın bir bölgeye (Hamamarkası) inşa edildi.

Ateşbaz Veli Zaviyesi (Kon­ya):

Mevlâna döneminin tanın­mış siması Ateşbaz Veli’nin adını taşıyan zaviye, Yeni Meram Yolu üzerinde bulunan Meram Devlet Hastanesinin arkasındaki semtte bulunmaktadır. Ateşbaz Veli’nin hayatı hakkında yeterli bilgi ol­masa da mevcut bilgiler ve men­kıbeler onunla ilgili fikir verecek durumdadır. Asıl adı Yusuf bin İzzeddin olan Ateşbaz Veli genellikle halk arasında Mevlâna’nın aşçısı olarak bilinmektedir. Gü­nümüzde Mevlevilerce önemli bir ziyaret yeri olarak kabul edilen mamure içerisinde Anadolu Sel­çuklu Dönemi’nde yapılan Ateş­baz Veli Türbesi ve zaviye bulun­maktadır. Zaviye 1897 yılında Mevlâna Dergâhı Postnişini Abdülvahit Çelebi tarafından yaptırılmıştır.(1) Mamure son olarak 2016 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Bu restorasyon sıra­sında zaviyenin önünde bulunan ağaçlar kesilmiş ve zaviyenin gö­rünümü de bir hayli değişmiştir.

Aydın Mevlevihanesi:

Aydın Mevlevihanesi yıllar önce tama­men yıkıldığı için 2005 yılında yayımlanan “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”nde Ay­dın Mevlevihanesi’ne yer verme­miştik. Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde Aydın Mevlevihanesi’nden “Ramazan Efen­di Camii’nin yakınında, çarşı için­de bir mevlevihane vardır. Gayet ferah bir bağ içinde Celaleddin Rumî asitanesidir.” diye bahset­miştir. Mevlevihane zaman içerisinde yıkılmış ve günümüze ulaş­mamış olsa da Veysipaşa Mahallesi’nde Mevlevilere ait Kaltakçı Nazır Baba Tekkesi adıyla bilinen bir “tevhidhane” ile bir hamam kalıntısı bulunmaktadır(2) Ba­ğımsız mescitleri olmayan tekke­lerde ayin icra edilen ve vakit na­mazları kılınan mekânlar “tevhidhane” adıyla bilinirdi. Aydın’da Mevlevilikten yadigâr kalan “tavhidhane” ve hamam restore edile­rek Mevlevi kültürü yaşatılmalı­dır.

Ayıntab (Gaziantep) Mevlevihanesi:

Ayıntab (Gaziantep) Mevlevihanesi, Şahinbey ilçesi Boyacı Mahallesi’nde bulunmak­tadır. Mevlevihane, semahanenin cümle kapısı üzerindeki Farsça kitabeye göre 1638 yılında Ayıntab Sancak Beyi Türkmen Musta­fa Ağa bin Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Mevlevihane; semaha­ne, mescit, derviş hücreleri, se­lamlık, hamuşan, ahır ve dükkân­lardan oluşmaktadır. 1925 yılın­da tekke ve zaviyeler kapatıldık­tan sonra mevlevihane, Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetimine geçmiş, mescit ve semahane Tek­ke Camii, selamlık kısmı ise İstik­lal İlkokulu olarak kullanılmış, ana avlusunda önce abdest mus­lukları, sonra bir şadırvan yaptı­rılmıştır. Vakıflar Genel Müdür­lüğü tarafından birkaç defa tamir edilen mevlevihane çeşitli deği­şikliklere uğramıştır, 1976 yılındaki restorasyonda ana avlu­nun taş döşemesi, derviş hücrele­ri, helalarla son cemaat yerinin çatısı yenilenmiş, semahanenin kubbe ve mihrabındaki natüralist çiçek kalem işleri yok edilip sütun mukarnasları tahrif edilmiştir.

1993 yılında selamlık kısmı ta­mamen yenilenerek son cemaat yeri camekânla kapatılmıştır. Bu sırada Mevleviliğe ait süsleme unsurları, semahanenin dal sikke bronz alemiyle ahşap sikkeli asma minber-mesnevi kürsüsü kaldırıl­mış, yerine ay yıldızlı alem ve minber kürsüsü konmuştur.(3) Gaziantep Mevlevihanesi 2005­2006 yılları arasında restore edil­miştir. Mevlevihanenin bir bölü­mü 2007 yılında Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Günümüzde mevlevihanenin semahane ve mescidi, Tekke Camii olarak, se­lamlık kısmı ise müze olarak kul­lanılmaktadır.

Bahariye Mevlevihanesi (İstanbul):

Bahariye Mevlevihanesi’nin mülkiyeti, tekke ve zavi­yeler kapatıldıktan sonra baninin veresesiyle Hazine ve Vakıflar Müdürlüğü arasında uzun süren bir davaya konu olmuştur. Bu arada son postnişin Bahâeddin Efendi ile hanımının ikamet et­tikleri selamlık dışında kalan di­ğer bölümler harap olmaya başla­mıştır. 1935 yılında Vakıflar Müdürlüğü, semahaneyi yıktırmıştır. Harem 1938-1939 yılında çıkan bir yangında yok olmuş, arsa ile geriye kalan yapılar 1968 yılında davayı kaza­nan verese tarafından satılmıştır. Daha önce içinde bir tuğla imalat­hanesi bulunan arsada bu tarih­ten sonra Gislaved ve Aydın Yün Mensucat fabrikaları kurulmuş­tur. Bu arada türbedeki naaşlar verese eliyle, eski iplikhanenin karşısında kurulan mezarlığa bazıları da Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilmiştir. 1970 yılı başların­da selamlık ile cümle kapısı yeni mal sahiplerince ortadan kaldırıl­mıştır. Tuğla deposu olarak kulla­nılan mescit ise son yıllarda aslî şekline uygun olmayan bir biçim­de tamir edilerek camiye dönüştürülmüştür. 1986 yılından itiba­ren İstanbul Belediyesi çevredeki birçok yapı gibi bu fabrikaları da kamulaştırarak yıktırmış ve gü­nümüze Bahariye Mevlevihanesi’nden cümle kapısından bir söve parçası, hamama ait bazı duvar kalıntılarıyla bazı mezar taşları intikal etmiştir.(4) İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından mevlevihaneyle ilgili bir restorasyon projesi hazırlandı ve proje Aralık 2005 tarihinde ihale edildi. Mevlevihanenin restorasyonu 2011 yılında tamamlandı. Eyüpsultan ilçesinde denize nazır bir konumda bulunan Bahariye Mevlevihanesi, İnsan ve Medeniyet Hareketi Derneği’ne tahsis edil­miş olup mevlevihanede kültürsanat etkinlikleri düzenlenmek­tedir. Ayrıca İlim, Sanat, Tarih ve Edebiyat Vakfı da 2013 yılından beri İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu’yla birlikte mevlevihanede Mesnevi sohbeti ve Mevlevi mukabelesi düzenlemektedir.

Bor Mevlevihanesi (Niğ­de):

Bor Mevlevihanesi’nin sade­ce kitabesi günümüze ulaşmıştır. Mevlevihanenin 760/1358 tarih­li inşa kitabesi Kale Mahallesi Ke­nar Sokak’taki bir çeşme üzerin­de bulunmaktadır. Çeşme nişinin doğu duvarında yer alan mermer kitabe nesih hatla yazılmış üç sa­tırdan oluşmaktadır. Ortadan çatlayan kitabede “Bu mübarek mevlevihane sultanların sultanı, şahların şahı, Arap ve Acemin sultanı Eretna’nın oğlu Ebu’lFeth Muhammed’in hükümdarlı­ğı zamanında -Allah onun salta­natını daim kılsınAllah’ın en za­yıf kulu Mevlevi Sultan Şah’ın gayretiyle 760 senesinde yapıldı.” yazmaktadır. Ayrıca inşa kitabe­sinin alt kısmındaki küçük nişin içinde iki satırlık kırık bir mermer kitabe parçası daha bulunmakta­dır. Bu kitabedeki yazılar da inşa kitabesiyle aynı karakterde olup nesih hatla yazılmıştır. Birinci sa­tıra kelime-i tevhid, ikinci satıra dua yazılmıştır. Satırların son kı­sımları mevcut değildir. Her iki ki­tabe de muhtemelen Kale Mahallesi’nde bulunan mevlevihane yı­kıldıktan sonra çeşmenin duvarına yerleştirilmiş olmalıdır. İnşa kita­besine göre mevlevihane, Eretna Devleti’nin hükümdarı Mehmet Bey’in saltanatı zamanında, Mev­levi Şeyhi Sultan Şah tarafından yaptırılmıştır. Günümüze ulaşan en erken tarihli mevlevihane kita­besi olan bu kitabe Türk mimarisi açısından büyük önem taşımaktadır.[5] Bor Mevlevihanesi, Ulu Arif Çelebi’nin oğlu Emir Adil Çelebi’nin çelebilik makamında bulun­duğu sırada yapılmıştır.

Bozok (Yozgat) Mevlevihanesi:

Nohutlu Mahallesi’nde bu­lunan Bozok (Yozgat) Mevlevihanesi, Salih Sabri Dede tarafından kurulmuştur. Salih Sabri Dede 1874 yılında Bozok’tan ayrılarak İstanbul’a gitmiştir. Orada Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Osman Selahaddin Dede’ye intisap et­miştir. 1001 günlük çilesini ta­mamlayarak 1877 yılında hücre­ye çıkmıştır. Osman Selahaddin Dede vefat edinceye kadar yakla­şık 17 yıl Yenikapı Mevlevihanesi’nde hücrenişin olarak görev yapmıştır. Şeyhinin vefatıyla Azmi Efendi’ye, o da vefat edince Şeyh Hasan Dede’ye biat etmiş­tir. Salih Sabri Dede’nin, Osman Selahaddin Dede’nin vefatından sonra Bozok Mevlevihanesi’ne postnişin olarak tayin edildiği 1907 yılına kadar nerede bulunduğuna dair kesin bir kanaat be­lirtmek zor olsa da muhtemelen Konya Mevlâna Dergâhı’nda ya­şadığı söylenebilir. Bozok Mevlevihanesi, Camii Kebir ferraşlarından 110 yaşında ve her yıl hacca giden Muhammed Necdi Efendi tarafından bir dergâh olarak yap­tırılmıştır. Muhammed Necdi Efendi dergâhın tamamlanma­sından 18 gün sonra vefat etmiş­tir. Salih Sabri Dede, Bozok’a gi­dince bu dergâhın boş olduğunu görmüş ve İstanbul’dan gerekli beratı alarak burayı Bozok Mevlevihanesi olarak tesis etmiş ve 1908 yılında şeyh olarak göreve başlamıştır. Bozok (Yozgat) Mevlevihanesi’nde yedi yıl postnişinlik yapan Salih Sabri Dede bu dönemde zor ve meşakkatli bir ha­yat yaşamıştır. Salih Sabri Dede’nin vefatından sonra mevlevihanenin durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.(6) Tek­ke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra mevlevihane uzun yıllar kütüphane olarak kullanılmıştır. Bina 2004 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılarak mescide çevrilmiştir. Şeyh Necdi Mescidi o tarihlerde mevcut ol­duğu hâlde 2005 yılında yayımla­nan “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”ne almamıştık. Aslında küçük bir bölümü dahi günümüze ulaşan her mevlevihaneyi kitabımıza almalıydık ama bazen bu tür hatalar ya da eksik­likler olabiliyor.

Burdur Mevlevihanesi:

Bur­dur Mevlevihanesi, Burdur Ulu Camii’nden çay yoluna inen yo­kuşta, şimdiki İstiklal Caddesi üzerinde bulunuyordu. Mevlevi­hane 1914 yılında meydana gelen depremde tamamen yıkılmıştır. Mevlevihanenin şeyhi Fehmi Dede o sıralarda gönüllü mevlevi taburuyla birlikte Şam’da bulu­nuyordu. 1925 yılında Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun yürürlüğe girdikten sonra mevlevihanenin arsası satılmış, yerine ev ve fırın yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda ev ve fırın bir yangın sonucunda harap olmuştur.(7) Şeyh Fehmi Dede ve Mehmet Dede’nin Burdur Beledi­yesi tarafından yaptırılan sandu­kaları şu anda bu arsa üzerinde bulunmaktadır. Burdur Mevlevihanesi’ni 2005 yılında yayımla­nan “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”ne almamıştık.

Aslında küçük bir bölümü dahi günümüze ulaşan her mevlevihaneyi kitabımıza almalıydık ama bazen bu tür hatalar ya da eksik­likler olabiliyor.

Cemel Ali Dede Zaviyesi (Konya):

Cemel Ali Dede Zaviye­si eski Dere yolu üzerinde, Turut semtinde bulunmaktadır. Anado­lu Selçuklu Dönemi’nde yaptırı­lan zaviyeden günümüze mescit ve türbe kısmı sağlam olarak ulaşmıştır. Sıbyan mektebi ve ko­nak ise günümüze ulaşmamıştır. Türbe içerisinde yedi tane sandu­ka bulunmaktadır. Bunlardan dördüncüsü Cemel Ali Dede’ye atfedilmektedir. Sandukalar ve türbenin eyvanı üzerinde 13. yüzyıla tarihlendirilen mavi ve la­civert çiniler bulunmaktadır. Çi­nilerin bir kısmı restorasyonlar sırasında yenilenmiştir.

Cemel Ali Dede, Mevlâna Celaleddin Rumî ile aynı çağda yaşa­mıştır. Rivayetlere göre Bahaeddin Veled’le birlikte Konya’ya ge­len kafilede yer alan şahıslardan biridir. Mevlâna Celaleddin Rumî’ye duyduğu derin saygı ve sevgiden dolayı, küçükken onu deve taklidi yaparak sırtında taşı­dığı için “deve” anlamına gelen “cemel” lakabıyla tanınmıştır. Zaviye uzun yıllar Mevlevilerce kul­lanılmıştır. Mevleviler tarafından kullanılan meşhur Dede Bağı da zaviyenin doğusunda yer almak­tadır. Mescit ve türbedeki son onarım Konya Büyükşehir Bele­diyesi tarafından yaptırılmış olup restorasyon Ekim 2016 tarihinde tamamlanmıştır.

Çorum Mevlevihanesi:

Çorum Mevlevihanesi, Karakeçili Mahallesi’nde bulunmaktadır. Anadolu’daki en eski Mevlevi zaviyelerinden biri olan Çorum Mevlevihanesi ilk inşa edildiği dönemde semahane, türbe, çilehane, mescit, talebe hücreleri, selamlık, harem dairesi, mutfak ve kiler bölümlerinden oluşuyordu. Zamanla kullanılamayacak duruma gelen zaviyenin arsasına 1755 yılında vakıf mütevellisi es-Seyyit el-Hac Mehmet Efendi’nin kızları Şerife ve Fatma Hatunlar tarafından bir medrese yaptırılmıştır. Günümüzde medresenin yerinde Tanyeri İlköğretim Okulu bulunmaktadır. Mevleviler faaliyetlerine bu medresenin müştemilatı içinde devam etmişlerdir. Tekke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra mevleviha­ne, Vakıflar Genel Müdürlüğünce mimari değeri olmadığı görüşün­den dolayı eski eser olarak tescil edilmemiştir. Vakıf mülkiyetinde görülen mevlevihanenin semaha­ne ve türbe kısmı 1940 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tara­fından satışa çıkarılmış ve binalar Mustafa Burhanoğlu tarafından satın alınmıştır. Daha sonra se­mahane kısmı havlu dokumaha­nesine dönüştürülmüştür. Şeyh evinin harem ve selamlığı şahıs mülkiyetinde olup Hüsameddin Dede’nin kızı Makbule Hanım ta­rafından kahveci Mustafa Kölegöz’e satılmıştır. Söz konusu yeri bir dönem üçüncü şahıslara kira­layan Mustafa Bey 2000’li yıllar­da aynı kişilere satmıştır. Selam­lık ile mezar taşları kaldırılan hamuşan günümüzde kafeye dö­nüştürülmüştür. Mevlevihaneden geriye kalan harem kısmı ise Makbule Hanım’ın 1970 yılında ölümünden sonra yeğeni tarafın­dan haymelik ile birlikte Azmi ve Bahri Soyacak kardeşlere satıl­mıştır. Barihüda Tanrıkorur’un bilgilendirme ve çabalarıyla yıkıl­maktan kurtarılan mevlevihane 1995 yılında onarılarak semaha­ne kısmı mescit olarak yeniden düzenlenmiştir. Sandukaların bulunduğu türbe kısmı da tekrar ziyarete açılmıştır[8]) Mevlevihanenin semahane kısmı günümüz­de mescit olarak kullanılmakta­dır.

Edirne (Muradiye) Mevlevihanesi: 

Edirne (Muradiye) Mevlevihanesi, Muradiye sem­tinde, Muradiye Camii’nin yanın­da bulunuyordu. Edirne Mevlevihanesi; cami, şeyh konağı, semahane, harem dairesi, derviş hüc­releri, dede odaları, imaret, türbe, kütüphane, şadırvan, çeşme, mektep ve hamuşan bölümlerin­den meydana gelmekteydi. Bu ya­pılardan sadece cami, şadırvan, çeşme ve hamuşan günümüze ulaşmıştır. Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2000 yılında yaptırılan Muradiye Camii restorasyon çalışmaları sırasında caminin kuzeyinde mevlevihane binalarına ait temel kalıntılarına rastlanmıştır. Diğer tekkelerle birlikte 1925 yılında kapatılan Edirne Mevlevihanesi’nin Edir­ne’nin Yunan işgalinden geri alı­nışı sırasında kent içinde yağma ve yangına engel olmak için Edir­neliler tarafından kurulan gizli bir örgüt olarak çalıştığı bilin­mektedir. 29 Kasım 1934 tarihin­de ise S. Çetintaş tarafından Va­kıflar İdaresine verilen bir rapor­da Edirne Mevlevihanesi’nin ba­kımsız ve yıkılmak üzere olduğu belirtilmiştir. Mevlevihane ve müştemilatı bu rapora istinaden 1935 yılında yıktırılmıştır[9]) Yıkılan kısımların yeniden yapılmasına karar verilen Edirne Mevlevihanesi’nde Şubat 2024 tarihinde kazı çalışmaları başlamış olup çalışmalar tamamlandıktan sonra rekonstrüksiyon projesi hazırlanacaktır.

Eğirdir Mevlevihanesi (Isparta):

Eğirdir Mevlevihanesi’nin yer aldığı Ha­mam Mahallesi, Eğirdir’de Sultan Veled’in vakfettiği araziler içeri­sinde bulunmaktadır. 1925 yılın­da tekke ve zaviyelerin kapatıl­masıyla birlikte Eğirdir Mevlevihanesi de kapatılarak kaderine terkedilmiştir. Mevlevihaneden günümüze ulaşan yapılar Eğirdir Gölü’nün kıyısındaki yeni yapılan apartmanların arkasında kalmış­tır. Mevlevihanenin bitişiğindeki evin mülkiyeti ise son şeyhlerden Osman Nuri Dede’nin çocukları­na aitti. Mevlevihaneden günü­müze semahane, Seyfullah Dede Türbesi ve hamam ulaşmıştır.

Eğirdir Mevlevihanesi’nin konut bölümü geleneksel Eğirdir evi özelliklerini taşımaktadır. Mevlevihanenin mülkiyeti şu anda Eğirdir Belediyesi’ne aittir. 2014 yılı itibarıyla Eğirdir Belediyesi tarafından rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanan yapı tamamlandığı zaman Eğirdir Kültür Evi olarak kullanılacaktır. Mevlevihanenin restorasyon pro­jesi Antalya Tabiat ve Kültür Var­lıklarını Koruma Kurulu tarafın­dan onaylanmıştır.[10] Aradan uzun zaman geçmesine rağmen ne yazık ki bu girişim sonuçsuz kalmış ve hayata geçirilememiş­tir. Eğirdir Kaymakamlığı ve Eğir­dir Belediyesi 2021 yılında mevlevihanenin röleve, restitüsyon ve restorasyon projesini hazırlat­mak için yeni bir çalışma başlat­mıştır.

Fahrünnisa Zaviyesi (Kon­ya):

Fahrünnisa Zaviyesi, Meram ilçesinde Çaybaşı adıyla bilinen semtte Uluırmak Mahallesi’nde bulunmaktadır. Esas adı Nizam Hatun olan hanım Mevlâna Celaleddin Rumî’nin müritlerindendir. Ahmet Eflâki onun hakkında şu bilgileri vermiştir; “Mevlâna hazretlerinin zamanında, Konya şehrinde veli ve kâmil bir kadın vardı. Ona umumiyetle Fahrünnisa (kadınların övüncü) derlerdi. Dindar ve çok sadık bir hanımdı. Zamanının Râbiası idi. Dünyanın uluları ve gönül sahibi arifler bu­nun mûtekidi idiler. Onun görü­nen kerametleri haddi aşmıştı. O daima Mevlâna hazretlerinin sohbetlerinde bulunurdu. Mevlâna da çok defa onu görmeye giderdi.” Fahrünnisa Hanım’ın me­zarı, aynı adla anılan mescidin avlusundadır. Caminin avlusun­da Karamanoğlu Dönemi’ne ait mezar taşları da bulunmaktadır. Fahrünnisa Hanım adına yaptırı­lan türbe ve mescit zamanla yıkıl­mıştır. 1925 yılında yapılan cami ise 29 Kasım 2015 tarihinde gece yarısı elektrik kontağı sebebiyle bir yangın geçirerek kullanılamaz hâle gelmiştir. Bir süre atıl olarak duran cami Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından aslına uy­gun olarak aynı yerine yeniden yapılarak 2018 yılında ibadete açılmıştır. Fahrünnisa Zaviyesi, Mevlevi kaynaklarında Konya’da­ki zaviyelerden biri olarak göste­rilmesine rağmen hakkında ye­terli bilgi yoktur. Fahrünnisa Hanım’ın mezarı günümüzde Mevleviler tarafından ziyaret edilen bir yerdir.

Galata Mevlevihanesi (İs­tanbul):

Kulekapı Mevlevihanesi adıyla da bilinen Galata Mevlevi- hanesi 1491 yılında Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid ricâlinden İskender Paşa tarafından kendi av çiftliğinin bir bölümünde ku­rulmuştur. Zaman içerisinde ya­pılan ilaveler ve tadilatlarla günü­müze kadar gelen mevlevihane 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte faaliyetle­rine son vermiştir. Bu tarihten sonra ana bina halkevi, sebilküttâb ise karakol olarak kullanılmıştır. 1945-1947 yılları arasın­da belediye tarafından hamuşanın Şahkulu Bostan Sokağı üze­rindeki doğu kısmı kaldırılarak yerine Beyoğlu Evlendirme Dai­resi yaptırılmış, bu arada sema­hanenin girişindeki ahşap türbe­ler, harem bölümü, matbah ve diğer bazı müştemilat ortadan kaldırılmıştır. Mevlevihanenin 1946 yılında Mevlevi Kültürü Müzesi’ne dönüştürülmesine ka­rar verilmiştir. Mevlevihanenin müzeye dönüştürülmesi yirmi yıllık bir gecikmeyle gerçekleşe­bilmiş, dört yıl süren geniş kap­samlı onarım çalışmaları sonun­da Divan Edebiyatı Müzesi adıyla 27 Aralık 1975 tarihinde ziyarete açılmıştır.[11] Hüsnü M. Özyeğin Vakfı 2004 yılında başladığı ön araştırmaların ardından rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini hazırlayarak 2007­2008 yılları arasında mevlevihanenin restorasyonunu tamamlamıştır. Müzenin adı 2011 yılında Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak değiştirilmiştir. Günümüzde mevlevihane bünyesinde semahane, derviş odaları, Halet Efendi Kütüphanesi, Sebili ve Türbesi, Şeyh Galip Türbesi, Hasan Ağa Çeşmesi, sarnıç, hamuşan, Adile Sultan Şadırvanı ve çamaşırhane bulunmaktadır. Semahanede haftada bir gün sema ayin-i şerifi icra edilmektedir.

Gelibolu Mevlevihanesi (Çanakkale):

Hamzaköy Koyu mevkiinde bulunan Gelibolu Mevlevihanesi 17. yüzyılda Ağazade Mehmet Dede tarafından kurulmuştur. Mevlevihanede mescit, han, mektep, matbah, se­lamlık ve harem dairesi, semaha­ne, türbe, hamuşan ve kütüpha­ne bölümleri bulunuyordu. Bu bölümlerden sadece semahanetürbe, iki taç kapı, şu anda askeri­ye tarafından kullanılan taş bina ve ihata duvarının bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Türbe bö­lümünde mevlevihanenin ilk şey­hi Ağazade Mehmet Dede’nin mezarı bulunmaktadır. Semaha­ne bir dönem askerî depo olarak da kullanılmıştır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün Millî Savunma Bakanlığı’na yaz­dığı 1948 tarihli yazıda Millî Sa­vunma Bakanlığı tarafından kul­lanılan mevlevihanenin dış mer­divenlerinin yıkıldığı, kitabeleri­nin çimontayla kaplandığı bildi­rilmiştir. 1994-2005 yılları arasında yapılan restorasyon çalış­maları sırasında I. Cihan Harbi’nde yıkılmış olan bu merdiven­ler aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır.[12] Mevlevihane 17 Eylül 2005 tarihinde düzenlenen bir törenle kültür merkezi-müze olarak hizmete açılmıştır. Mülki­yeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan mevlevihanede Gelibolu Mevlevihanesi’ni Koruma ve Mevlevi Kültürünü Tanıtma Der­neği tarafından ayda bir sema ayini ve Mesnevi dersleri düzen­lenmektedir. Mevlevihanenin hâ­len kısmen de olsa işlevini sür­dürmesi Mevlevilik ve tasavvuf kültürünün gelecek kuşaklara ak­tarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Germiyan (Kütahya) Mevlevihanesi:

Mevleviliğin önemli merkezlerinden biri olan Germiyan (Kütahya) Mevlevihanesi, ilk mevlevi tekkeleri olan Konya ve Karahisar mevlevihanelerinden sonra tesis edilmiştir. Kütahya Ulu Camii’nin doğusunda yer alan mevlevihane Emir İmadüddin Hezar Dinarî tarafından yap­tırılmıştır. Ergun Çelebi mevlevihanenin bilinen ilk şeyhidir. Ergun Çelebi döneminde dergâha ilave edilen hücre, matbah ve se­mahane ile Germiyan Mevlevihanesi zamanının en önemli Mevle­vi tekkelerinden biri olmuş ve Ergun Çelebi’nin vefatından son­ra mevlevihane Erguniye Zaviyesi olarak anılmaya başlamıştır. Ergun Çelebi semahanenin bitişi­ğindeki türbede medfundur. Ergun Çelebi’nin vefatından sonra oğlu Burhaneddin İlyas Çelebi postnişin olmuştur. Tekke ve za­viyelerin kapatılmasıyla birlikte Kütahya Mevlevihanesi harap duruma gelmiştir. Mevlevihanenin kütüphanesindeki kitaplar ise Vahit Paşa İl Halk Kütüphane­sine aktarılmıştır. Zamanla yıpra­nan semahane 1959 yılında tamir edilerek Dönenler Camii adıyla ibadete açılmıştır. 1964 yılında matbah ve derviş hücreleri onarı­larak Kızılay Aşevi hâline dönüştürülmüştür. Dönenler Camii 2004 yılında Kütahya Belediyesi ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü ta­rafından restore edilmiştir. Kü­tahya Mevlevihanesi müştemila­tıyla birlikte ayakta kalabilen na­dir Mevlevi dergâhlarından biridir.(13) Dönenler Camii adı bu mekâna yakışmıyor. Caminin adı Mevlevihane Camii ya da Ergun Çelebi Camii olarak değiştirilirse çok isabetli olur.

Hasan Dede Zaviyesi (Kon­ya):

Genellikle Dede Bahçesi adıyla bilinen Hasan Dede Zavi­yesi Kültür Park içerisinde yer al­maktadır. Hasan Dede Zaviyesi’nin kalıntıları o tarihlerde mev­cut olduğu hâlde 2005 yılında ya­yımlanan “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”ne alma­mıştık. Aslında küçük bir bölümü dahi günümüze ulaşan her mevlevihaneyi kitabımıza almalıydık ama bazen bu tür hatalar ya da eksiklikler olabiliyor. Bahçeyi 1721 yılında Nakipzade Seyyit Şeyh Hasan Efendi, Mevleviler için yaptırmış ve vakıflar tesis et­miştir. Hasan Dede, zaviyenin bahçesine Sille taşından büyük bir havuz yaptırarak Meram’dan getirttiği suyu buraya akıtmıştır. Birtakım değişiklere uğrayan havuz günümüze ulaşmıştır. Dede Bahçesi, Mevlevilerin ikamet et­tikleri yazlık zaviye idi. Dede Bahçesi’ne Mevlevilerce önem veril­miş; bu yazlık tekkenin ayakta kalması için Nakipzade Hasan Efendi’den sonra da vakıf gayrimenkuller ilave edilmiştir. A. Sefa Odabaşı’nın yıkılmadan önceki durumu hakkında verdiği bilgiye göre içinde Abdülvahit Çelebi ta­rafından yaptırılan köşkün bu­lunduğu Hasan Dede Zaviyesi, tekke ve zaviyeler kapatılıncaya kadar ayakta kalmış; Cumhuriyet Dönemi’nde önce park, sonra Konya Millî Fuarı hâline getirilmiştir.(14) 1959 yılında yıktırılan köşk 2008 yılında Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından aslına uygun olarak tekrar yaptırılmış­tır. Dede Bahçesi günümüzde ka­feterya olarak hizmet vermekte­dir.

Hüdavendigâr (Bursa) Mevlevihanesi:

“Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”nü yayımladığımız dönemde Hüdavendigâr (Bursa) Mevlevihanesi’nin sadece yeri belliydi ve mevlevihaneden geriye küçük bir bö­lüm kalmıştı. Pınarbaşı mevkiin­de bulunan mevlevihane 1615 yılında Cünûnî Ahmet Dede tara­fından kurulmuştur. Aynı yüzyıl­da Bursa’ya gelen Evliya Çelebi bu dergâhın Bursa’da bulunan diğer dergâhlardan daha büyük oldu­ğunu yazmıştır. Bir asitane olan Hüdavendigâr (Bursa) Mevlevihanesi 1925 yılına kadar varlığını sürdürmüş olup tekke ve zaviye­lerin kapatılmasından sonra yıktırılmıştır. Harem bölümü mülkleri olduğu için şeyhin ailesine bırakılırken selamlık kısmı askerî kışla olarak kullanılmıştır. Sema­hanenin yerine su deposu inşa edilmiş, aslı ahşap olan türbe yı­kılarak yerine betonarme bir bina yapılmıştır.(15) Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2023 yılın­da yeniden yaptırılan mevleviha­ne günümüzde Bursa Mevlevihanesi ve Müzesi olarak hizmet ver­mektedir. Bursa Mevlevihanesi ve Müzesi’nde semahane, matbah, Cünûnî Ahmet Dede Türbe­si, hamuşan, selamlık ve dedegân hücreleri bölümleri bulunmakta­dır.

Kalenderhane Zaviyesi (İs­tanbul):

Kalenderhane Camii, Fatih ilçesinin Vezneciler semtin­de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet fethin ardından İstanbul’un en büyük kilisesi olan Ayasofya’yı camiye çevirirken Türkleşen ve İslamlaşan beldede ilk ihtiyaçları karşılamak üzere birkaç Bizans manastırını İslam müesseselerine dönüştürdüğü zaman kiliseleri de cami hâline getirmiştir. Fatih Sultan Meh­met’in vakıfları arasında olan Kalenderhane Camii de fetihten he­men sonra kuşatmadaki hizmet ve gayretleri sebebiyle bizzat sul­tan tarafından Kalenderî tarikatı dervişlerine zaviye olarak tahsis edilmiştir. Caminin ne tarafında olduğu bilinmeyen manastırın keşiş odaları 15. yüzyılda zaviye olarak hizmet vermiş, harim kıs­mı ise tevhidhane-semahane ola­rak kullanılmıştır. Bu sebeple Kalenderhane, İstanbul’da fetihten sonraki ilk mevlevihane sayılmaktadır. Fatih vakfiyesinde yer alan “Akdolunan meclis-i sema­da Mesnevî-i Manevî okuyup”; “Istılâh-ı Mevleviyân’da semâzen tabir olunan yâranla hasbe’l-âde akd-i meclis-i sema edeler”; “Kalenderhane-i pürsema” gibi kayıt­lar da bu hususu teyit eder (Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, s. 260, 268). Birçok manastırda olduğu gibi tamamen veya kısmen ahşap olan bu manastır binası bilinme­yen bir tarihte ortadan kalkmış, sadece mescit bir mahalle camisi olarak günümüze kadar gelmiştir.[16]

Karahisar Mevlevihanesi:

Afyonkarahisar şehir merkezinde Karahisar’ın eteğinde Sivritepe’ye çıkılan dik yamacın başlan­gıcında, bugünkü Mevlâna Mahallesi’nde bulunmaktadır. Mevlâna Celaleddin Rumî’den sonra adeta ikinci pir olarak kabul edi­len Divane Mehmet Çelebi bura­da medfun olduğu için Mevlevilerce Konya Mevlâna Dergâhı’ndan sonra en önemli Mevlevi Asitanesi olarak kabul edilen mevlevihane günümüzde Mevle­vi Camii ya da Türbe Camii olarak bilinir.[17] “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü” yayımlan­dıktan iki yıl sonra, 2007 yılında mevlevihane Vakıflar Genel Mü­dürlüğü tarafından restore edildi ve derviş hücreleri bölümü 2008 yılında Afyonkarahisar Belediyesi tarafından Sultan Divanî Mevle­vihane Müzesi adıyla ziyarete açıldı.

Kasımpaşa Mevlevihanesi (İstanbul):

Kasımpaşa Mevlevihanesi, Beyoğlu ilçesinde Sururi Mehmet Efendi Mahallesi Ka­sımpaşa Mevlevihane Sokağı’nda bulunmaktadır. Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kurucusu Kulekapısı Mevlevihanesi dervişlerin­den Sırrı Abdi Dede’dir. Zaviye olarak tanınan mevlevihane ha­rem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiş­tir. Ahşaptan yapılan mevleviha­ne bodrumuyla birlikte üç katlı bir yapıdır. Cephe boyunca pen­cerelerin birbirini izlediği iki dik­dörtgen bloğun birleşmesinden oluşan ön kısmının bir bölümü semahaneye, arkası ise derviş hücrelerine ayrılmıştır. Semahanenin girişinde bulunan Sultan II. Mahmut’un yaptırdığı onarıma ait kitabe daha sonra Divan Edebiyatı Müzesi’ne taşınmıştır. Avlu kapısı üzerinde Sultan II. Mahmut tuğralı, Şair Ziver’in söyleyip Yesârizâde Mustafa İz­zet Efendi’nin yazdığı 12 beyitlik bir kitabe bulunmaktadır.(18) Avlu kapısının üst kısmındaki tuğra yakın dönemde kaybolmuştur. Semahane kısmı Cumhuriyet Dönemi’nde bir süre Kasımpaşa Gü­reş Kulübü’nün güreş salonu, di­ğer bölümleri ilkokul olarak kul­lanılmış, bu sırada ana yapının kuzeyindeki müştemilat, avluda­ki şadırvan ve hamuşan ortadan kalkmış, arsanın çiçek bahçesi olan doğu kesimine Sururi İlko­kulu inşa edilmiştir. Esas bina Va­kıflar Genel Müdürlüğü tarafın­dan oda oda kiraya verilerek sefa­let yuvasına dönüşmüş ve 1979 ilkbaharında çıkan bir yangında tamamen yok olmuştur.(19)

Mevlevihaneyi yeniden ihya etmeye yönelik çalışmalar Beyoğ­lu Belediyesi tarafından 2016 yı­lında başlatıldı fakat bu çalışma­lar 15 Temmuz darbe girişimi ve Kovid-19 salgını sebebiyle kesin­tiye uğradı. Daha sonra Cumhur­başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteği, Kültür ve Turizm Bakan­lığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü­nün katkılarıyla mevlevihane ye­niden yapıldı ve 11 Mayıs 2024 tarihinde hizmete açıldı. Mevle­vihane günümüzde İnsan ve İr­fan Vakfı tarafından düzenlenen Mevlevilik ve geleneksel sanatlar­la ilgili kültür-sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapmaktadır. Kasım­paşa Mevlevihanesi’nin kitabeli avlu kapısı, semahaneye çıkan merdivenler ve semahanenin onarım kitabesi o tarihlerde mev­cut olduğu hâlde 2005 yılında ya­yımlanan “Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”ne almamıştık. Aslında kitabesi hatta kü­çük bir bölümü dahi günümüze ulaşan her mevlevihaneyi kitabı­mıza almalıydık ama bazen bu tür hatalar ya da eksiklikler olabi­liyor.

Kastamonu Mevlevihanesi:

Kastamonu Mevlevihanesi de di­ğer çoğu mevlevihane gibi tekke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra kaderine terk edilmiş ve bir süre sonra yıkılarak arsa hâline dö­nüşmüştür. Mevlevihaneden ge­riye sadece hamam kısmı kalmış­tır. Günümüzde Dede Sultan Ha­mamı adıyla bilinen yapı İsfendiyar Mahallesi Kaybılar Sokağı’nda bulunmaktadır. 1514 yı­lında yapılan hamamın son resto­rasyon projesi 2008 yılında hazır­lanmış fakat restorasyon 2014 yılından sonra başlanmıştır. Res­torasyonu tamamlanan hamam 2021 yılında hamam olarak yeni­den hizmete açılmıştır. Hamam günümüzde herhangi bir amaçla kullanılmamaktadır. Dede Sultan’a atfedilen türbe ise hamamın bitişiğinde yer almaktadır. Mevlevihanenin yerinde şu anda Hüma Hatun Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi bulunmaktadır. Eski fotoğraflardan anladığımız kada­rıyla dış cephesi ahşapla kaplı olan Kastamonu Mevlevihanesi’nin giriş kısmında kapının iki tarafında merdivenler bulunu­yormuş.

Kengırı (Çankırı) Mevlevihanesi:

“Türkiye Mevlevihaneleri Fotoğraf Albümü”nü yayımla­dığımız dönemde sadece Taş Mescit adıyla bilinen dârülhadis olarak yaptırılan kısım ayaktaydı ve mevlevihanenin diğer bölüm­leri yıkılmıştı. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra şeyh evi 1931-1934 yıllarında belediye tarafından yıktırılmıştır. Zaman içerisinde Taş Mescit hariç mevlevihaneye ait diğer yapılar tama­men yıkılmıştır.(20) 2011 yılında Kengırı (Çankırı) Mevlevihanesi’nin bulunduğu alanda Çankırı Müzesi Müdürlüğü tarafından bir arkeolojik kazı yapılmış ve mevlevihanenin temelleri ortaya çıkarılmıştır. Kengırı (Çankırı) Mevlevihanesi’nin yıkılan kısım­ları Vakıflar Genel Müdürlüğü ta­rafından 2011-2018 yılları ara­sında yeniden yaptırılmış ve mevlevihane 3 Aralık 2021 tari­hinde ziyarete açılmıştır. Çankırı Karatekin Üniversitesi tarafın­dan Kültür Merkezi olarak kulla­nılan mevlevihanede sema ayin­leri, Mesnevi dersleri ve hadis dersleri gibi faaliyetler düzenlen­mektedir.

Kilis Mevlevihanesi:

Kilis Mevlevihanesi, Tekye (Tekke) Mahallesi Mevlevihane Sokağı’nda bulunmaktadır. Mevlevi­hane, Canbolad Bey tarafından 1541-1542 yıllarında yatırılmış­tır. Kilis Mevlevihanesi’nde mes­cit, semahane, türbe, hamuşan, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve dükkânlar bulunuyordu. Semahane, Kilis Mevlevihanesi’nin hâ­len ayakta olan en eski kısmıdır. Mevlevihanenin mescit, derviş hücreleri, türbe, hamuşan, şeyh dairesi ve dükkânları günümüze ulaşmamıştır.(21) Cumhuriyet Meydanı açılırken derviş hücrele­ri, şeyh dairesi ve dükkânlar yık­tırılıp semahanenin güneyi ha­vuzlu bir park hâline getirilmiştir. Semahane ise İstiklal Savaşı sıra­sında Atatürk tarafından toplantı salonuna dönüştürülmüştür. Daha sonra 1972 yılına kadar zeytinyağı deposu olarak kullanı­lan semahane bir süre kütüpha­ne, 1994 yılında ise mescit olarak kullanılmıştır. Halep ve Antep mevlevihanelerinin semahanele­ri de Kilis Mevlevihanesi’nin se­mahanesi örnek alınarak yapılmıştır.(22) Gaziantep Vakıflar Böl­ge Müdürlüğü tarafından restore edilen semahane 2014 yılında “Mevlevihane Camii” olarak yeni­den hizmete açılmıştır.

Larende (Karaman) Mevlevihanesi: Tarihte Kalemiye Zavi­yesi, Ağa Tekkesi (Ak Tekke), Mâder-i Mevlâna (Valide Sultan) Türbe ve Camii gibi çeşitli adlarla anılan Larende (Karaman) Mevlevihanesi, Mevlâna Celaleddin-i Rûmî’nin annesiyle bazı aile ya­kınlarının burada gömülmesin­den dolayı Mevlevi zaviyeleri ara­sında çok önemli bir yere sahip­tir. Bu sebeple şeyhlik makamın­da hep Mevlâna’nın soyundan bir çelebi bulunmuş ve Mevleviler tarafından ziyaret edilmesi ge­rekli bir makam niteliği taşımış­tır. İmaret Mahallesi’nde yer alan mevlevihane Ahmet Eflâkî’den intikal eden rivayete göre, Ulu Arif Çelebi’nin müridi Kalemioğlu Ahi Mehmet Bey tarafından şeyhinin emri üzerine 1310-1320 yılları arasında Mevlâna’nın an­nesi Mümine Hatun’la ağabeyi Muhammed Alâeddin’in mezar­larının bulunduğu yerde kurul­muştur. Mevlevihane, Karamanoğlu ve Osmanlı dönemlerinde çeşitli onarım ve ilavelerle büyük bir külliye hâline gelmiştir. Tek­keler kapatıldıktan sonra mevlevihanenin semahane-mescidi cami olarak kullanılmaya başlan­mıştır. 1959 yılındaki onarımda harap derviş hücreleriyle türbemescit tamir edilmiş ve tekkenin orijinal Mevlevi tâc-ı şerif motifli kalem işi süslemelerinin yerine klasik Osmanlı rûmî ve palmet motifleri işlenmiştir. Ayrıca mihrabın iki yanında bulunan çerağ dolaplarıyla türbe ve semahane-mescidi ayıran duva­rın üstündeki camekân ve Mes­nevi kürsüsü kaldırılmış, eski mutrip yerine imam odası yapıl­mıştır. Son zamanlarda derviş hücrelerinin arkasında yer alan mutfak ve bağdâdî çelebi konak­larıyla iki derviş hücresi, avlusu­nun batısında bulunan bir salon­la üç odalı, ahşap ve yarı fevkanî çelebi dairesi yıkılmış, hamuşanın bir kısmı kaldırılmış ve çelebi dairesinin yerine bir şadırvan inşa edilmiştir. Mevlevihane günümüzde bahçeli bir ana avlu­nun güneybatısındaki türbe-semahane / mescit ünitesi ve arka­sındaki hamuşan ile kuzeydoğu­sundaki tek sıra hâlinde birer ka­pıyla avluya açılan birer pencere­si, ocak ve bacası olan, kesme taştan yapılmış yedi (eskiden do­kuz) derviş hücresinden ve doğu­sundaki hamamdan ibarettir.(23) Aktekke Camii’nin çevresinde 2024 yılında Konya Vakıflar Böl­ge Müdürlüğü ve Karaman Bele­diyesi iş birliğiyle çevre düzenle­mesi yapılmıştır. Çevre düzenle­mesi projesine Karaman’da faali­yet gösteren bazı şirketler de maddi destek vermiştir. Derviş hücreleri günümüzde Karaman Müftülüğü Aktekke Diyanet Gençlik Merkezi olarak hizmet vermektedir.

Devam edecek…

 


(1) Hasan Özönder, “Ateşbaz-ı Veli”, TDV İslam Ansik¬lopedisi, İstanbul, 1991, c.4, s.57-58.

(2) Bircan Kayacan, “Aydın’da Mevlevilik”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021, s.3, s.793-812.

(3) Barihüda Tanrıkorur, “Gaziantep Mevlevihanesi”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.13, İstanbul, 1996, s.475-477.

(4) Baha Tanman, “Bahariye Mevlevihanesi”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1991, c.4, s.471-473.

(5) Mehmet Özkarcı, “Niğde Bor’da Eretnaoğulları’na Ait İki Kitabe”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, s.II, 1996, s.105-114.

(6) Sezai Küçük, “Mevlâna Müzesi Arşivi Belgelerine Göre Yozgat Mevlevihanesi ve Salih Sabri Dede”, Mizanü’l-Hak İslami İlimler Dergisi, Aralık 2023, s.233-238.

(7) Metin Özata, “Burdur Mevlevihanesi”, https://burdurtarihi.blogspot.com/2014/10/burdur-mevlevihanesi. html, (Erişim 1 Ocak 2025)

[8] Ahmet Cahid Haksever, Çorum Tarihi ve Kültüründe Tasavvuf Geleneği, “Çorum’da Mevlevilik: Tarihî Sü­reci ve Son Temsilcileri”, Çorum Belediyesi, Çorum 2009, s.11-40.

(9) N.Çiçek Akçıl, “Günümüze Ulaşamayan Bir Tekke: Edirne’de Muradiye Mevlevihanesi”, Sanat Tarihi Yıllığı 21 (Ocak 2012), s.1-22.

[10] Hasan Haştemoğlu, “Eğirdir Mevlevihanesi Mima­risi ve Yeniden Kullanım Önerisi”, Sufi Araştırmaları, sayı: 9, 2018, s.101-122.

(11) Baha Tanman, “Galata Mevlevihanesi”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.13. İstanbul, 1996, s.317-321.

[12] Deniz Demirarslan, “Mekân Tasarım Özellikleri Açısından Gelibolu Mevlevihanesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, sayı:72, 2014, s.43-67.

(13) Sezai Küçük, “Dünden Bugüne Kütahya Mevlevihanesi”, EKEV Akademi Dergisi, sayı:29, Güz 2006, s.51-64.

(14) Yusuf Küçükdağ, Konya’nın Kırk Tekkesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya, 2014, s.55-56.

(15) Abdurrezzak Tek, “Mevleviliğin Bursa’daki İzleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2006, c.XV, s.2, s.265-291.

[16] Semavi Eyice, “Kalenderhane Camii”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.24, İstanbul, 2001. s.485-494.

[17] Barihüda Tanrıkorur, “Karahisar Mevlevihanesi”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2001, c.24, s.418-421.

 

ETİKETLER: