Irak Âyin-i Şerîf

Abdürrahîm Dede (Hâfız Şeydâ)

1. Selam

Mâhest ne-mî dânem hurşîd-i ruhat yâ ne
Bu ayrılık oduna cânım nice bir yane

Sevdâ-yı ruh-ı Leylî şüd hâsıl-ı mâ haylî
Mecnun gibi vâveylî oldum deli dîvâne

Yüzün ay mıdır, güneş mi, bilmiyorum. Bu ayrılık ateşine canım (daha) ne kadar yanacak? Çok (zamandır) elimizde kalan, (sadece) Leylâ’nın yüzünün sevdâsıdır; eyvah Mecnun gibi deli divane oldum.

Ey hâlik-ı heft âsüman der mandeem feryâd res
V’ey râzık-ı pîr ü civan der mandeem feryâd res

Ey kâdir-i her ins ü can dânende-i râz ü nihan
Dârende-i kevn ü mekân der mandeem feryâd res

Ey nâm-ı tü ber kâm-ı leb hânem tü-râ her rûz u şeb
Ey kâr-sâz-ı her sebeb der mandeem feryâd res

Ey yedi göğü yaratan! Aciz kaldım, imdada yetiş. Ey yaşlının da gencin de rızkını veren! Aciz kaldım, imdada yetiş. Ey kudreti bütün insan ve cinlerin üzerinde olan; (her) sırrı ve gizli şeyi bilen; kâinâta tasarruf eden! Aciz kaldım, imdada yetiş. Ey ismini, gece gündüz zikrettiğim; ey her sebebin yaratıcısı! Aciz kaldım, imdada yetiş.

Dûş reftem der meyân-i meclis-i sultân-ı hîş
Der kef-i sâkî bi-dîdem der sürâhî cân-ı hîş

Güftemeş ey cân-ı cân-ı sâkiyan behr-i Hudâ
Pür künî peymâneî vü meş’kenî peymân-ı hîş

Dün gece sultanımın meclisine katıldım; sâkinin elindeki sürahide kendi canımı gördüm. Ona dedim ki ey sâkilerin canının canı! Allah için bir kadeh doldur da ahdini bozma.

2. Selam

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.

Ey âşıkan ey âşıkan men cân ü cânan yâftem
Ey sâdıkan ey sâdıkan men nûr-i îman yâftem

Ey âşıklar, ey âşıklar! Ben canı ve cananı buldum. Ey sâdıklar, ey sâdıklar! Ben iman nurunu buldum.

3. Selam

Der dil ü can hâne kerdî âkibet
Her dü râ dîvâne kerdî âkibet

Âmedî k’âteş der in âlem zenî
Vâ ne-geştî tâ ne-gerdî âkibet

Ey zi aşkat âlemî vîran şüde
Kasd-ı in vîrâne kerdî âkibet

Ey dil-i mecnûn ez Mecnun beter
Merdi vü merdâne kerdî âkibet

Sonunda gönülde, canda yurt edindin de her ikisini de deli divâne ettin. Şu âlemi ateşlere yakmaya geldin; sonunda da dediğini yapmadan dönmedin. Ey aşkıyla dünyayı yakıp yıkan; sonunda şu yıkık yere de kasdettin. Ey deli gönül, ey deliden de beter gönül! Ersin, sonunda erlik gösterdin.

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.

Mâ der dü cihan gayr-i Hüdâ yâr ne-dârîm
Cüz yâd-ı Hüdâ hîç diger kâr ne-dârîm

Müştâk-ı dil ü cân-i tü Şemsü’l-Hak-ı Tebrîz
Der âyine cüz vâye-i dîdâr ne-dârîm

Bizim iki dünyada da Hak’tan başka yârimiz, Hakk’ı zikretmekten başka işimiz yoktur. Tebrizli Hak Güneşi, senin gönlünün ve canının özlem çekenidir. (Gönül) aynasındaki yüzünden başka nasibimiz yoktur.

İmrûz semâast ü müdâmest ü sekâyî
Gerdan şüde ber cem‘ kadehhâ-yi atâyî

Fermân-i sekallâh resîdest bi-nûşîd
Ey ten heme can şev ki zi ihvân-ı safâyî

Bugün semâ var, şarap var; devamlı sunulmada. İhsan edilen kadehler mecliste döndürülmede. “Allah sulasın” buyruğu erişti, (afiyetle) için! Ey beden bütünüyle can ol; zira safâ ehli kardeşlerdensin.

Her ki zi uşşâk girîzan şeved
Bâr-i diger hâce peşîman şeved

Her ki sebû-yi tü keşed âkıbet
Der harem-i işret-i sultan şeved

Ey efendi! Âşıklardan kaçan sonunda pişman olur. Senin destini taşıyan kişi, nihayet sultan meclisine mahrem olur.

Vesvese-i ten güzeşt gulgule-i can resîd
Mûr fürû şüd be gûr hayl-i Süleyman resîd

İn felek-i âteşî çend küned ser-keşî
Nûh be keştî nişest cûşiş-i tûfan resîd

Çend muhannes tü-râ da‘vi-i merdî küned
Rüstem hançer keşîd Sâm ü Nerîman resîd

Mihnet-i Eyyûb râ fâka-i Ya‘kûb râ
Çâre-i dîger ne-bûd rahmet-i Rahman resîd

Beden, vesvesesi geçti, can gürültüsü geldi çattı; karıncalar yuvalarına girdi, Süleyman’ın ordusu geldi. Şu ateşli gök, niceye bir serkeşlik edecek? Nûh gemiye bindi, tufan coşmaya başladı. Bayağı kişi, sana karşı daha ne kadar mertlik dâvasına girişecek? Rüstem hançer çekti, Sam’la Neriman geldi. Eyyub’un mihnetine, Yâkub’un yoksulluğuna başka bir çare yoktu da merhametli Allah’ın rahmeti geldi.

Gözüm ki kane boyandı şerâbı neyleyeyim
Ciger ki odlara yandı kebâbı neyleyeyim

Ne yâre yaradı cismim ne bana bilmem hiç
İlâhi ben bu bir avuç türâbı neyleyeyim

Gözüm kanlara boyandı, şarabı ne edeyim? Ciğer ateşlere yandı, kebabı neyleyeyim? Vücudum ne sevgiliye yaradı, ne bana. Yarabbi, bu bir avuç toprağı neyleyeyim?

4. Selam

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî

Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.

 

.