Segâh Âyin-i Şerîf

Önceki Sayfaya Dön

Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi

1. Selam

Ey âşık-ı rûy-i tu hezârân âşık
Rû kerde besûy-i tu hezârân âşık
Tenhâ ne menem âşık-ı rûy-i tu ki hest
Der her ser-i mûy-i tu hezârân âşık

Binlerce aşık yüzüne aşık.
Sana yönelmiş binlerce aşık.
Yüzüne aşık olan değilim bir ben;
Her saçına var binlerce aşık.

Ey sûfi-yi ehl-i safâ, ez cân begû Allah hû
Vey âşık-ı aşk u vefâ, ez cân begû Allah hû
Hâhî ki cumle cân şevî tâ lâyık-ı cânân şevî
Tu her çe hâhî, ân şevî, ez cân begû Allah hû
Dunyâ rehâ kun, dîn becû, dest ez heme âlem beşû
Ne ân begû, ne in begû, ez cân begû, Allah hû

Ey safâ ehlinin sûfîsi, canla de Allah Hû.
Ey aşk ve vefa aşığı, canla de Allah Hû.
Cânana layık olmak için ister misin hep can olmak?
Ne dilerse o olursun; canla de Allah Hû.
Bırak dünyayı, din ara; vazgeç tüm dünyadan.
Ne onu de, ne bunu; canla de Allah Hû.

Men bende-i sultânem, sultân-ı cihânbânem
Zan dem ki ruheş dîdem, şûrîde vu hayrânem
Men û şodem, û men şod, ez cân u dilem ten şod
Peyveste çerâ bâşed in nâle vu efgânem?

Ben sultanın, dünya sultanının kuluyum.
Yüzünü gördüm göreli şaşkınım, coşkunum.
Ben o oldum, o da ben. Canımdan, gönlümden gitti beden.
Nedendir hep bu iniltim, bu feryadım neden?

Ey zi hicrân u firâket âsumân bigrîste
Dil miyân-i hûn nişeste, akl u cân bigrîste
Cebreîl u kudsiyân râ bâl u perhâ sûhte
Enbiyâ vu evliyâ râ dîdegân bigrîste
Ey derîğâ, ey derîğâ, ey derîğâ, ey derîğ
Hemçunan çeşm-i ayân çeşm-i gumân bigrîste (*)

Senin ayrılığından gökyüzü ağlıyor.
Gönül kan içinde; akıl ve göz ağlıyor.
Cebrail ile öbür meleklerin yanmış kanatları.
Enbiyanın, evliyanın gözleri ağlıyor.
Ne yazık! Ne yazık! Ne yazık! Yazık!
Ayan gözü gibi güman gözü de ağlıyor.

2. Selam

Ey âşıkân, ey âşıkân, ez âlem-i cân âmedem
Ser der fiken, cân der taleb, cûyâ-yı cânân âmedem
Ey mutribân, ey mutribân, savt ez nevâ âverde’em
Çun andelîb ez şevk-i gul her dem gazelhân âmedem

Ey aşıklar, ey aşıklar, can aleminden geldim.
Attım başımı; canım yâr çeker; cânanı aramaya geldim.
Ey mutribler, ey mutribler, Nevâ makamından ses getirdim.
Gülün şevkiyle bülbül gibi gazel okuya okuya geldim.

Dûş ber dergâh-i izzet kûs-i sultânî zedem
Hayme ber bâlâ-yi dâru’l-mulk-i rabbânî zedem

Dün gece izzet dergahında sultanlık kösünü vurdum.
İlahî Dârülmülkün üstüne bir çadır kurdum.

3. Selam

Hû zenem ber kudsiyân her şeb zi dil hû hû zenem
Ber cemâl-i Hak heme yâhû vu yâmen hû hû zenem
Dil çu cây-i Hak buved, Hak bâ menest u men be Hak
Hak be Hak vâsıl şode ber hîşten hû hû zenem

Her gece meleklere gönülden hû derim hû.
Hâlik’in cemâline yâ hû derim, derim hû.
Gönül Hakk’ın olunca yeri; Hak benimle, ben Hakk’la.
Hak Hakk’a kavuştu; kendime hû derim hû.

Dilâ nezd-i kesî binşin ki û ez dil haber dâred
Be zîr-i ân dirahtî rev ki û gulhâ-yi ter dâred
Benâl ey bulbul-i destân ezîrâ nâle-i mestân
Miyân-i sahre vû hârâ eser dâred, eser dâred (**)

Gönül! Gönülden anlayanın yanına otur.
Taze gülleri olan ağacın altına git.
Ey aşık bülbül! İnle, çünkü sarhoşların
feryatları kayaya da işler, taşa da.

Ey ki hezâr âferîn, bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur, bay ise sultan olur

Ey binlerce varı, yaratan, bu nasıl bir sultandır ki,
onun kulu olan kişiler, padişahlar padişahı olmada, şahlara buyruk yürütmede.
Bugün Veled’e inanarak ona, onun kapısına yüz süren kişi,
yoksulsa zengin oluyor, zenginse sultan kesiliyor.

Ey aşk-ı tu bigrîste serâpâ-yi dilem
Vey vasl-ı ruhet geşte temennâ-yı dilem
Ger dâd-i dil-i sûhte-i men nedehî
Ey vây dilem, vây dilem, vây dilem

Senin aşkınla ağladı tüm gönlüm
Yüzüne kavuşmak dileği oldun gönlümün
Hakkını vermezsen eğer yanık gönlümün
Vah gönlüme! Vah gönlüme! Vah gönlüme!

Ey geşte fedâ-yi tu serâpâ-yı dilem
Şod zulf-i çu hindû-yi tu me’vâ-yı dilem
Ger hindû-yi zulf-i tu dilem vânedehî,
Eyvây dilem, vây dilem, vây dilem.

Tüm gönlüm sana feda oldu.
Simsiyah saçların gönlümün barınağı oldu.
Vermezsen eğer bana zülüflerin siyahlığını
Vah gönlüme! Vah gönlüme! Vah gönlüme!

Her âh ki ez derd-i dilem mîşinevî
Ez âh-i dilem gerd-i gilem mîşinevî
Ger gûş be hâl-i dil-i men bâz kunî
Dâim zi dilem hâl-i dilem mîşinevî

Anlarsın bedenimdeki kederleri
gönül derdimden işittiğinden her âhdan.
Verirsen gönül halime kulak,
Dinlersin gönlümden hep halini gönlümün.

Bâ aşk-i tu bugsiste serâpâ-yi dilem
Nâmed zi cihân derd u nîkûfâl-i dilem
Ey cân u dilem, bepors ahvâl-i dilem
Hâl-i dil-i kes mebâd çun hâl-i dilem

Senin aşkınla dağıldı tüm gönlüm.
Dertten başka bir şey çıkmadı gönlümün falında.
Ey canım, ey gönlüm, sor halini gönlümün.
Olmasın kimsenin gönlü benim gönlüm gibi.

Tâ ez ser-i kûy-i tu temâmest merâ
Der sâgar-i dîde hûn ludâmest merâ
Ez vasl u firâk-i tu kunun âzâdem
Ez tu gam-i aşk-i tu temâmest merâ

Bellediğimden beri senin yurdunu
hep kan var göz kadehimde.
Âzâdım şimdi senin senin vuslatından da firakından da.
Çünkü yetmiyor aşkımın gamı bana.

4. Selam

Ey âşıkân, ey âşıkân, ankes ki bîned rûy-i û
Şûrîde gerded akl-i û, âşufte gerded hûy-i û

Ey aşıklar, ey aşıklar. İsyankâr olan aklı
ve aşüfte olan huyu,görür onun yüzünü.

Farsça Güftesi

(1)
ای عاشق روی تو هزاران عاشق
رو کرده به سوی تو هزاران عاشق
تنها نه منم عاشق روی تو که هست
در هر سر موی تو هزاران عاشق

(2)
ای صوفی اهل صفا از جان بگو الله هو
وی عاشق عشق و وفا از جان بگو الله هو
خواهی که جمله جان شوی تا لايق جانان شوی
تو هرچه خواهی آن شوی از جان بگو الله هو
دنيا رها کن دين بجو دست از همه عالم بشو
نه آن بگو نه اين بگو از جان بگو الله هو

(3)
من بندة سلطانم، سلطان جهانبانم
زان دم که رخش ديدم، شوريده و حيرانم
من او شدم، او من شد، از جان و دلم تن شد
پيوسته چرا باشد اين ناله و افغانم؟

(4)
ای ز هجران و فراقت َسمان بگريسته
دل ميان خون نشسته، عقل و جان بگريسته
جبرئيل و قدسيان را بال و پرها سوخته
انبيا و اوليا را ديدگان بگريسته
ای دريغا، ای دريغا، ای دريغا، ای دريغ
همچنان چشم عيان چشم گمان بگريسته

(5)
ای عاشقان ای عاشقان از عالم جان آمدم
سر در فکن، جان در طلب، جويای جانان آمدم
ای مطربان، ای مطربان، صوت از نوا آورده ام
چون عندليب از شوق گل هر دم غزلخوان آمدم

(6)
دوش بر درگاه عزّت کوس سلطانی زدم
خيمه بر بالای دار الملک ربّانی زدم

(7)
هو زنم بر قدسيان هر شب ز دل هو هو زنم
بر جمال حق همه ياهو و يامن هو هو زنم
دل چو جای حق بود حق با منست و من به حق
حق به حق واصل شده بر خويشتن هو هو زنم

(8)
دلا نزد کسی بنشين که او از دل خبر دارد
به زير آن درخت رو که او گلهای تر دارد
بنال ای بلبل دستان ازيرا نالة مستان
ميان صخره و خارا اثر دارد اثر دارد

(10)
ای عشق تو بگريسته سراپا دلم
وی وصل رخت گشته تمنّای دلم
گر داد دل سوختة من ندهی
ای وای دلم، وای دلم، وای دلم

(11)
ای گشته فدای تو سراپای دلم
شد زلف چو هندوی تو مأوای دلم
گر هندوی زلف تو دلم واندهی
ای وای دلم، وای دلم، وای دلم

(12)
هر آه که از درد دلم می شنوی
از آه دلم گرد گِلم می شنوی
گر گوش به حال دل من باز کنی
دائم ز دلم حال دلم می شنوی

(13)
با عشق تو بگسسته سراپای دلم
نامد ز جهان درد و نيکوفال دلم
ای جان و دلم بپرس احوال دلم
حال دل کس مباد چون حال دلم

(14)
تا از سر کوی تو تمامست مرا
در ساغر ديده خون مدامست مرا
از وصل و فراق تو کنون آزادم
از تو غم عشق تو تمامست مرا

(15)
ای عاشقان ای عاشقان آنکس که بيند روی او
شوريده گردد عقل او آشقته گردد خوی او

  • (*) Kulliyât, II/412-413.
  • (**) Kulliyât, I/227-228.