O’ndan Gayrısı Derttir, Tasadır – Filiz Konca

A+
A-

O’ndan Gayrısı Derttir, Tasadır  

Filiz Konca

Hz. Mevlana “Mesnevi” sinde şöyle buyurur: (3.cilt; beyit:190 vd.)

“Birisi, her gece “Allah” derdi. Ta ki bu zikirle ağzı tatlılansın.

Şeytan dedi ki, “Ey yüzsüz! Sus. Ey boyuna Hakk’ı anan! Ne vakte kadar zikredip duracaksın?

Ey bahtsız! Hak’tan sana bir cevap gelmiyor. Ey yüzsüz! Bu sesleniş ne zamana kadar?

Bu sözden gönlü kırıldı. Başını yere koyup uyudu. Rüyasında yeşillikler içinde Hızır’ı gördü.

Hızır, “Hakk’ı zikirde acele et. O’nu anmaktan niçin vazgeçtin?” deyince,

Adam, -Lebbeyk- diye bir cevap gelmedi. Kapısından reddedilmekten korktum.” Dedi.

Hızır dedi ki, “Hakk’ın emri budur, O’nun tenbihini sana söyleyeyim:

Senin zikrini o an kabul edip, seni o zikirle meşgul eyledim.

Senin zikirle meşgul olman bizim Lebbeyk’imizdir. O niyazın, o feryadın bizim habercimizdir.

Çareler arayıp yalvarıp yakarman seni bize çekip yaklaştırmanın bir haberidir.

Korkun da, aşkın da bize ulaşmana sebeptir. Ya Rab, diye her seslenişin bir Lebbeyk oldu”

Cahilin canı bu duadan uzaktır. Zira onun “Ya Rab” diye zikrine izin yok.

Ağzı ve kalbi üzerinde kilit vardır. Ta ki ihtiyaç anında ağlayıp sızlamasın.

Cenabı Hak Firavun’a bunca mal mülk verdi. O da büyüklük, ululuk davasına kalkıştı.

O mayası bozuk, Hakk’a karşı ağlayıp inlemesin diye ömründe hiç baş ağrısı bile görmedi.

Hak, onu cihan mülküne sahip etti. Bir dert, elem ve meşakkat vermedi.

Gönül derdi, dünya mülkünden iyidir. Zira her an Hakk’a niyazına sebep olur.

Dertsiz gönlün niyazı soğuktur. Dertlilerin feryadıysa Hakk’a ulaştırıcıdır.

Dert ehli feryadını gizleyip öylece O Evvel’i zikreder.

Temiz, saf ve hüzünlü niyaz, “Ey Allah’ım, ey kendisinden yardım istenilen, ey yardım edici Rabbim!” şeklindedir.

O yolda, köpeğin sesi bile cezbesiz değil. Bil ki yol kesicisiz talip olmaz.

Ashab-ı Kehf’in köpeği pislikten kurtulunca has kulların sofrasına kavuştu. Ta kıyamete kadar mağara önünde kapsız kacaksız rahmet suyunu, yemeğini yiyip içer…”

Hz. Mevlana şöyle buyuruyor:

“Zikrinde, duanda gevşek olursan sağlam olmayan mizacın seni sıkıntıya, mihnete düşürür.” “İşte o tediptir, hazer et, eski ahidden sakın geçme demektir.”, “Burada Biz’i anmaktan yüz çeviren kimse, mahşer günü sıkıntılı bir yaşayış ve körlükle cezalandırılır.”(3/352,353,357)

“Melekler gibi Hakk’ı tesbihi, kendine gıda kıl da onlar gibi ezadan kurtul. Cibril, yemeğe meyletseydi kuvveti akbabayı geçmezdi. Cihan sofrası, ne şaşılacak bir sofradır. Lakin o, hasislerin gözlerinden gizlidir. Cihan bahçesi nimetlerle dolu olsa da fare ve yılanların nasibi yine de topraktır. Onların nasibi her an topraktır. Ey temiz emir, sen, yılanlar gibi toprak yiyici olma! Ağacın içindeki ağaç kurdu boyuna “Kimin böyle güzel bir helvası var!” der durur! Bok böceği ise pislik içinde yaşar. Pislikten başka alemde bir meze bilmez!”(5/299 vd)

“Allah’ı zikredin” emri küstahların harcı değil; “O’na dönünüz” emrinden de her nefis murat alamaz.”(4/3094)

“Çıplak adam arıların sokmasından korunmak için suya dalar… Arılar onun tepesinde dolaşıp başını çıkarsa hemen saldırırlar. Zaman arı, su da Hakk’ın zikridir; O’ndan gayrısı derttir, tasadır. Zikir suyunda nefesini tut, sabret de vesveselerini yok et. Ondan sonra da tamamen baştan ayağa o saf suyun mizacında olursun. Öyle ki, kötü arı o sudan nasıl kaçıyorsa, senden de öyle sakınır! Sonra istersen suda uzaklaş, artık suyun tabiatı senin içinde hasıl olmuştur.”(4/445 vd)

“Hakk’ın adı temizdir. Temizlik gelince pislik mahvolur. İki zıddın biraraya gelmesi mümkün değildir. Aydınlık olunca gecenin karanlığı yok olur. Ağız Hakk’ı anınca şüphesiz üzüntüler, kederler gider.”(3/187,188,189)

“Mümin de, Hristiyan ve Yahudi de, ateşperest de hepsi, Cenabı Hakk’a muhtaçtırlar. Hatta dağlar, taşlar, sular, topraklar ve ateşler bile Cenabı Hakk’ı tesbih ve O’na hamd ederler.”(6/2443 vd)

“İsa, ne yaptıysa Hakk’ın ismiyle yaptı. Onda ebedi sır, bu yüzden zahir oldu. Can, Hakk’a vasıl olunca onun zikri bunun, bunun zikri onun olur. Dost aşkıyla dolu olan kendinden boşalır, testi, içinde ne varsa dışına onu sızdırır.”(6/4073 vd)

“Bedenin misk içinde olsa öldüğün gün, onun fena kokusu meydana çıkar. Miski tenine değil kalbine sür. Miski anla, o Celâl sahibi Hakk’ın adıdır..”(2/269 vd)

“Yunus, balığın karnında ızdırap çekti. Ona ancak Hakk’ın tesbihi kurtarıcı oldu. Balığın karnında tesbih edici olmasaydı, orada kıyamete kadar mahpus kalırdı. Yunus, tesbihle balıktan kurtuldu. Duası Elest gününün nişanıydı.”(2/3165 vd)

“Fikrin donmuş düşünemiyorsan git, zikret. Zikir, fikri harekete getirir. Zikri, bu donmuş fikre bir sır güneşi kıl.”(6/1497,1498)

Bir kudsi hadiste şöyle buyuruluyor:

“Ey ademoğlu, Ben kulumun zannında, kendimleyim. Halbuki beni andığı an onunlayım. Beni tek başına zikrederse, onu zatımda rahmetimle anarım. Beni bir toplulukta anarsa, ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım. Ey ademoğlu, beni ancak benden başkasını unutan zikreder. Başkasını unutarak beni zikret ki, aradaki perdeyi açarak seni anayım. Beni dilinle an ki, seni rızamla anayım. Beni kalbinle an ki, seni bana kavuşturmakla anayım. Beni küçülerek an ki, seni üstün kılarak anayım. Beni bollukta an ki, seni darlıkta anayım. Beni mücadele ile an ki, seni müşahede ile anayım. Beni kulca an ki, seni Rab’ca anayım. Beni fena ile an ki, seni beka ile anayım. Ey ademoğlu, beni unutuyor ve başkasını hatırlıyorsun hep. Beni zikreden hayırlı bir dille ikram olunmuşken kalbin başkasıyla meşgul. Eğer beni bilseydin benden başkasını anmazdın. Ey ademoğlu, beni zikretmekle şükretmiş, beni unutmakla küfretmiş olursun. Ey ademoğlu, zikrimle nimet bul ve benimle ferahla. Ey ademoğlu zikrimden kaçmayanı kendime dost edindim. Ey ademoğlu, kulumda benim zikrim galip durumda olunca; o Bana, Ben de ona aşık olurum. Ey ademoğlu kim benim zikrimle meşgul olursa, ona benden isteyenlere verdiğimden daha üstününü veririm.”

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman meyvelerinden istifade ediniz” buyurduğunda cennet bahçelerinin nereler olduğu soruldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v), Allah’ı zikretmek için teşekkül eden halakalardır.” buyurdu.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak ki Allah’ü Teâlanın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse Cennete girer.” buyurmuştur.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar:

“Allah Teala dedi ki: ‘La ilahe illallah’ benim kalemdir. Kim oraya girerse azabımdan emin olur. Ey Ademoğlu, kim Beni arzularsa, Beni bulur. Kim Beni bulursa, Bana hizmet etmiş olur. Kim Bana hizmet ederse, Beni zikretmiş olur. Kim de beni zikrederse, Ben de onu anar ve ona sevgili olurum.”

“Bir mecliste zikreden cemaati, mutlaka melekler tavaf edip rahmet getirirler. Onlara huzur ve sükun iner ve Allah, onları kendi yanında olan üstün meleklerin yanında anar.”

“Kim ki Allah’ı zikretmenin sevgisine kavuşmuştur. Allah da onu sevgisine mazhar kılmıştır.”

“Mevlanın kuluna bağışı, ona zikrini ilham etmesidir.”

“Bir kimse Allah’ı zikirden daha fazla kendisini kurtuluşa erdirecek iyi bir amel işleyemez.”

“Cennet ehli asla hasret çekmez. Ancak, Allah’ı zikretmeyip boş geçirdikleri saatlere yanarlar.”

“Şeytan, hortumunu Ademoğlunun kalbinin üstüne koyar. (Ademoğlu) Allah’ı hatırlarsa şeytan geri çekilir, unutursa şeytan onun kalbini yutar. İşte el-Vesvâs el-Hannâs odur.”

Allahu Teala şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’ı çokça anın. Ve O’nu sabah akşam tesbih edin.”

(Ahzab suresi 41-42)

“Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.”

(Müzzemmil suresi 8. ayet)

“Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.”

(Zuhruf suresi 36)

“Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.”

(Nur suresi 37)

“Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.”

(Taha 124)

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru.” derler.”

(Ali İmran 191)

Filiz Konca

ETİKETLER: