ÖNSÖZ
KONULARA GÖRE MESNEVÎ’DEN ÖZDEYİŞLER
Hazırlayanlar
Dr. Yakup ŞAFAK – Doç. Dr. Nuri ŞİMŞEKLER
“ Bizden sonra Mesnevî önderlik edecek, arayanlara ve isteyenlere dogru yolu gösterecektir.”
(Hz. Mevlâna)
ÖNSÖZ
Tasavvufî edebiyatın şaheserlerinden biri olarak değerlendirilen Mesnevî, sadece kendi döneminde değil, tarih boyunca da ilgi görmüş; günümüzde ise dünya çapında artarak devam eden bir araştırmacı ve okuyucu kitlesine sahip olmuştur.
Mevlâna’nın, “Kur’ân’ın Tefsiri”, “Ruhların Cilâsı” ve “Allah Âşıklarının Kitabı” olarak da nitelendirdiği Mesnevî, XIII. yüzyıl Anadolu’sunun sosyal ve kültürel özelliklerini yansıtmakla birlikte, hemen hemen akla gelebilecek dinî, tasavvufî ve sosyal hayatla ilgili her konuda bilgiler içermekte; âyetler, hadisler, atasözleri, hikâye ve temsiller yoluyla da bu bilgiler daha iyi aktarılmaya çalışılmaktadır. Mesnevî’nin konuları ve amacı hakkında ana fikir olarak bir cümle söylemek gerekirse; insanın kendisini tanıması, insanca yaşamanın sırları ve Allah’ın insanı yaratmasındaki gayesi doğrultusunda hayat sürmenin bir ‘el kitabıdır’ diyebiliriz.
Mevlâna Mesnevî’sini, aydın gönüllü, basiret sahibi ve ilâhî makamdan ayrı kalmakla yüreği yanan âşıklar için süslenmiş bir bahçe ve lezzetli bir rızık olarak nitelendirir. Ama Mesnevî’yi anlamanın da öyle kolay olmadığını, bu sözlerin, kimilerine masal gibi geldiğini vurgular ve bu konuda okuyucularına şu öğütlerde bulunur:
“Sanır mısın ki, Mesnevî’nin sözlerini okuyasın da ucuzca, bedavaca, duyasın, anlayasın; yahut hikmetli sözler ve gizli sırlar kolayca kulağına girsin. Duyarsın, duyarsın; ama sana masal gibi gelir; dış yüzünü duyarsın, iç yüzünü anlayamazsın! (…) Mesnevî’nin nurlarla dolu sırlarını ve inceliklerini anlamak, âyetlerin, hadislerin ve hikâyelerin tertibinden aralarındaki ilgiyi kavrayabilmek için büyük bir itikat, daimî bir aşk, tam bir doğruluk, selîm bir kalp, kıvrak bir zekâ ve bazı ilimleri bilmek gerekir ki, insan onun sırrının sırrına ulaşabilsin.”
Mevlâna’nın Hakk’a yürüyüşünden yüzyıllar geçmesine rağmen Mesnevî, gerek tarih boyunca Türk milletinin; ve gerekse bugün ona tâlib olan yabancıların el kitabı, başvuru kaynağı olarak vazifesini idame ettirmiş, her dönemin darda kalmış insanlarına çareler sunmuş ve hâlâ da sunmaktadır. Edebiyatımızın tanınmış simalarından H. Ziya Uşaklıgil’in “Bazı keder ve üzüntü zamanlarında hâlâ Mesnevî’ye el uzatır, onun yaprakları arasında hayatın elemleri için bir teselli ararım…” sözü, Mesnevî’nin kişisel sorunlardaki çözüme nasıl bir çare olduğuna örnektir. Yine İngiliz doğu bilimci ve Mevlâna araştırmacısı Prof. Dr. Arthur J. Arberry’nin “Mevlâna, yedi yüz yıl evvel dünyayı büyük bir kargaşalıktan kurtarmıştır. Günümüzde Avrupa’yı kurtaracak tek şey de onun eserleridir.” şeklindeki tespiti ise dünya insanları açısından Mevlâna’nın fikirlerinin önemini vurgulamaktadır. Mevlâna’nın Divanındaki “Biz ilâhî hekimleriz; kimseden tedavi ücreti istemeyiz.”, “Yetmiş iki millet sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir Ney’iz” beyitleri de bu konuyu veciz bir şekilde ortaya koyar.
XIX. yüzyıla kadar Eski Türk Edebiyatına ufuk açan, yön veren Mevlâna ve Mesnevî’si, önceleri Avrupa’da tanınmaya başlamakla birlikte bugün başta ABD olmak üzere dünyanın dört bir yerinde artarak devam eden bir ilgiye sahiptir. Geçmişimizde Mevlâna ve Mesnevî’sine gösterilen ilgi, Cumhuriyet döneminde de varlığını korumuş, harf devrimi ile birlikte eskiden yapılan çalışmalar da esas alınarak yeniden tercüme ve şerh edilmeye başlanmıştır. Özellikle Mesnevî’deki hikâyelerle dönemi insanları için kıssadan hisse çıkarmaya yönelik çalışmalar artmış; eserdeki dinî, tasavvufî, sosyal ve tarihî konular irdelenerek tasnifli çalışmalar meydana getirilmiştir.
Orijinal dili Farsça olan VI cilt ve 26 bin beyte yaklaşan hacmiyle İslâmî Edebiyatların temel taşlarından biri olarak kabul gören ve dünya klâsikleri arasında yer alan Mesnevî Türkçe, İngilizce, Urduca, Arapça ve Fransızca’ya tam metin olarak tercüme edilip yayınlanmış; tespit edebildiğimiz kadarıyla da İtalyanca, Boşnakça, Özbekçe, Hintçe ve Endonezyaca tam çevirileri bitmek üzeredir. Bunların haricinde birçok dünya dillerine de seçki olarak tercüme edilmiş ve edilmektedir. Bu bilgilerin ve gerçeklerin ışığında da Mevlâna tarafından dile getirilen “Mesnevî’miz, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün dünyayı kaplayacak ve bütün ülkelere ulaşacaktır. Bütün milletler bu sözlerle süslenecek ve onlardan faydalanacaklardır.” sözü, 750 yıl sonrasında ispat edilmiş olmaktadır.
Mesnevî üzerine 40 yıl araştırmalar yapan İngiliz Prof.Dr. Reynold A. Nicholson’ın (öl. 1945) “Mevlâna, bütün asırların yetiştirdiği mutasavvıf şairlerin en büyüğüdür; Mesnevî’si de, felsefî dille değil kalbe hitap etme sanatı ile işlenmiştir.” demesi; Müslüman olarak “Havva” adını alan Fransız doğu bilimci Prof.Dr. Eva de Vitray Meyerovitch’in (öl. 1999) ‘Mesnevî tereddütsüz ve mübalağasız en kapsamlı manzum tasavvufî eserdir ve dünya edebiyatının şâheserlerinden biridir’ tespitinde bulunması ve yine İran’ın bu sahada tanınmış günümüz bilim adamlarından Prof. Dr. Abdülhüseyn-i Zerrînkûb’un da “Mevlâna Celâleddin, tasavvufî şiirin en büyük zirvesidir ve kendisinden sonra da hiç kimse bu zirveye ulaşamamıştır. Onun büyük Mesnevî’si, gerçekte İslâm dünyasındaki tasavvufî birikimin mahsûlü ve özüdür” demesi Mevlâna’yı ve eserini bu mânâda sınıflandıran en güzel örneklerdir. Daha öncelere gidildiğinde ise; XV. yüzyıl şairlerinden Molla Camî’nin (öl.1492), Mevlâna ve Mesnevî’sini ‘Peygamber değil, ama kitabı vardır.’ sözleriyle nitelemesi ve hattâ ‘Mesnevî’yi sabah akşam okuyan kişinin cehennem ateşinden korunmasını dilemesi’ İslâmî edebiyatlardaki Mevlâna ve eserine olan ilgiyi artırmıştır. Günümüzde başta İran olmak üzere, Pakistan, Hindistan, Tacikistan, Rusya ve Endonezya gibi doğu ülkelerinde Mevlâna ve Mesnevî’si ile ilgili araştırmalar yapılmakta eserler yayınlanmaktadır.
Yine son dönemlerde ABD başta olmak Kanada, Avustralya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Danimarka, İspanya, İsveç gibi Batılı ülkelerde Mesnevî ile ilgili yapılan çalışmalar oldukça yoğun olmakla birlikte Mevlâna’nın Divân-ı Kebîr’inde yer alan şiirlerin tercümesi ve yorumu daha fazla ilgi görmektedir.
Mesnevî üzerine İslâm dünyasında asırlardır yapılan çalışmalar tercüme, şerh ve lügat etrafında yoğunlaşmakla birlikte, birçok kişi çeşitli amaçlara mâtufen, yahut kendi beğenilerine göre bu hacimli eserden mensûr yada manzûm antolojiler meydana getirmişlerdir. XV. yüzyıldan itibaren başlayan bu usûlün ilk örneği Muînî’nin, Sultan II. Murad’a (ölm.1451) takdim ettiği ve Mesnevî’nin bir bölümünün manzum tercümesini kapsayan Mesnevi-yi Murâdî’dir (1438). Yusuf Sîneçâk’ın (öl. 1564) Cezîre-i Mesnevî’si ve Muğlalı Şâhidî Dede’nin (öl.1550) Gülşen-i Tevhîd’i de bu konudaki önemli eserler arasındadır. Mesnevî’nin tamamını şerh etmekle “Hz. Şârih” unvanını alan Ankaravî İsmail Rüsûhî Dede (öl.1631)’nin Mesnevî’deki anlaşılması zor deyimlerin açıklandığı ve âyetlerin indeksi niteliğinde olan Fâtihü’l-ebyât ve Câmi’u’l-âyât adlı eserleri de bu tarzdaki önemli örneklerdendir.
Bu tarzdaki çalışmalar elbette günümüzde de artarak devam etmektedir. Bu alanda geniş okuyucu kitlelerine hitap edebilmek ve çeşitli konuları Mesnevî’de arayacak olanlara yardımcı olmak düşüncesiyle Konulara Göre Mesnevî’den Özdeyişler isimli bu çalışmayı hazırladık. Günümüzde ülkemizde yapılan Mesnevî seçkileri, çoğunlukla Mesnevî’de yer alan hikâyelerin tamamen veya kısmen bir araya getirilmesinden oluştuğu, konulara göre yapılan seçkilerin az olduğu göz önüne alındığında elinizdeki çalışmanın yapılanlara bir nebze de olsa katkıda bulunacağını düşünüyoruz.
Bu çalışmamızda Mesnevî’de işlenen bazı dinî ve tasavvufî konuları esas almakla birlikte, özellikle günümüz insanlarını ilgilendiren sosyal konularla alâkalı olarak Mevlâna’nın görüşlerini az çok yansıtacak vecizeler de Mesnevî’nin bütününden seçilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bazı konuların sonuna o bölümle ilgili bir hikâye ekleyerek Mesnevî’nin bu özelliği de ihmal edilmemeye çalışılmıştır.
Bu çalışmamızda Veled Çelebi (İzbudak) tarafından yapılan Türkçe çeviriden faydalanmakla birlikte (MEB. 1995 baskısı), tereddüt edilen veya tekrar tercümesine ihtiyaç duyulan beyitleri Prof.Dr. Reynold A. Nicholson’un hazırladığı The Mathnawi of Jalaluddin Rumi(Leiden-Cambridge Univercity Pres, 1925-1940) adlı tenkitli metinden kontrollerini yaparak yeniden tercüme ettik. Her konunun sonunda yer alan cilt ve beyit no’larını da Nicholson’un metni ve İzbudak’ın çevirisini esas alarak verdik. Ayrıca eserin sonundaki Bibliyografyada, yararlanılan diğer kaynaklarla birlikte, konularına göre hazırlanmış Mesnevî seçkilerine örnek olmak üzere birkaç tanesini ekledik.
Uzun ve samimi bir çalışmanın ürünü olan ve zaman içerisinde daha da zenginleştirip geliştirmeyi arzu ettiğimiz bu mütevazı eserin faydalı olmasını diliyor, eserin yayınlanmasındaki katkı ve desteklerinden dolayı Konya Valisi Ahmet KAYHAN’a, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar YARAR’a ve mesai arkadaşlarına teşekkür ediyoruz.
Hazırlayanlar
Konya-Aralık, 2004