Sema’, Aslına Uygun Korunmalı

A+
A-

İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunda Semazenbaşı Nezih Çetin, Allah’ı anma yollarından biri olan ve dünya mirası niteliği taşıyan semanın, aslına uygun olarak korunması gerektiğini söyledi.

Semazenbasi-Nezih Cetin-1Semazen başı Nezih Çetin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mevlana’yı, “Bu beden bu canda olduğu sürece, ben Kur’an-ı Kerim’e bağlıyım. Onun haricinde hareket etmem. Muhammed aleyhisselamın yere bastığı ayağının tozuyum. Ancak bundan şeref duyarım. Kim ki bundan başka bir şeyi benden naklederse o sözden de uzağım. Onu nakleden kişiden de uzağım” sözleriyle tanımlamak gerektiğini söyledi.

Mevlana’nın, Peygamber ve Kur’an-ı Kerim’in tam manasıyla uygulayıcısı olduğunu ancak dünyada Mevlana’dan beklenenin, görülmesi istenenin ise “Ne olursan ol gel” olduğunu ifade eden Çetin, “Burası herkesin umudunun, umutsuzluğunun değil, geldiği zaman birçok şey bulabileceği, mutlu olabileceği bir yerdir. ‘İslamiyet sanki burada yoktur. İslam’ın şeriatı ve uygulanması gereken namaz, niyaz, hac, oruç, zekat sanki burada yoktur. Sadece buraya gelden ibarettir’ zannediliyor. Ama Mevlana böyle olmadığını kendi beyanıyla söylüyor” dedi.

Dünya çapında mevlevi ayinleri yaptıklarını dile getiren Çetin, kendilerine en çok “Başınız dönmüyor mu?” diye sorulduğunu belirterek, başlarının dönmediğini söyledi. Sema ayininin Türkiye dışındaki ülkelerde dans olarak algılandığını vurgulayan Çetin, Tataristan’daki bir ayin sonrasında kendilerine “Bu dansın menşei nedir?” diye sorulduğunu anlattı. Çetin, “Dans olmadığını onlara anlatmak biraz zor oldu. Onlar bunun mistik bir dans olduğunu kabul ediyorlar. Sema ayini, dünyanın birçok yerinde dans, biraz daha işi bilenler için mistik dans. Ama aslı ne dans ne de mistik dans. Allah’ı anma yollarından biri. Kendi yolu içerisinde de ibadet mahiyeti taşır” diye konuştu.

Semazenlerin her dönüşünde, ayağını kaldırıp indirdiğinde “Allah, Allah” diyerek zikrettiklerini ifade eden Çetin, bu ayinin bir zikir meclisi olduğunu, Mevlana’nın yolundaki semazenlerin semasının da Allah’ı zikir yolu olduğunu kaydetti.

Mevlana’nın semazenin şeklini tarifindeki sağ elin yukarıda, sol elin aşağıda durmasının bir sembol olduğunu vurgulayan Çetin,  şöyle devam etti:

“Bu işin hakikati değil ama semboldür. Hakikatini bırakıp sembolüne bile uymayan günümüzdeki sema eden demeyeyim de dönen kardeşlerimiz bunu tam olarak yansıtamıyorlar. Çünkü sağ el Hak’tan alır, sol el de halka verir. Yani almak üzerine değil vermek üzerine kurulmuştur. Sünnet düğünlerinde, çeşitli programlarda her yerde sema edenlerin herhalde tek bir amacı vardır. Almak. Ama yolun aslı vermektir.”

Semanın, öğrenilmesinin yanında yapılmasında bile sorun olduğunu belirten Çetin, Mevlana’yı anlamak, yoluna sahip çıkmak ve sözünü dinlemek için onun yaptığının yapılması gerektiğini kaydetti.

Çetin, “Sema, mevlevi ayinidir, mevlevi mukabelesidir, mevlevi gösterisi değildir. Herhangi bir yerde düğünlerde veya ramazan programlarında semazenin çıkıp dönmesi işin aslına uygun değildir. Bu bir dünya mirasıdır ve aslına uygun olarak korunmalıdır. Korumayanları veya koruma yoluna gitmeyenleri sorgulamak gerekir. Mevlevi ayini haricinde bunun icra edilmesi pek doğru değildir” diye konuştu.

Peygambere övgüyle başlayıp, Kur’an-ı Kerim ile biten mevlevi ayininin formuna uygun olduğunu, bunun dışındakilerin ayin olamayacağını ifade eden Çetin, kendisinin küçük yaşta semazenliğe başladığını söyledi.

Çetin, “İnsanların aslında alarak memnun olduklarını zannettiklerini fakat vermeye başladıklarında esas mutluluğa erdiklerini gördüğüm için bu işin içinde kaldım. İlk önce merakla başladı. Sonrasında işin muhabbetini kavradım. Adam olma yolu olduğu için bunu tercih ettim. Şu anda 40. yılımdayım. Çok güzel bir şey olduğunu söyleyebilirim. Ama sadece dönmekten ibaret, bir musiki eşliğinde dönmek olarak telakki edenlere kesinlikle böyle olmadığını söylemek isterim” şeklinde konuştu.

Semazenliğin yaşı olmadığını, her yaştaki insanın yapabileceğini dile getiren Çetin, belli bir yaşın üzerine geldikten sonra vücudun fiziksel fonksiyonları yetmese de kişinin semazen olabileceğini kaydetti.

“Ama sema bir gösteri sanatı değildir. Ben 70 yaşındaki büyüklerimle beraber sema yaptım. 50 yaşında semaya başlayanları gördüm. Ama bu büyük programlara çıkıp insanlara sema gösterisi yapmak olarak görülmeyip ibadet kastıyla görülürse semanın yaşı yoktur” diyen Çetin, semazenliğin meslek olmadığını söyledi.

Dünyada Mevlana’nın 800 yıl öncesindeki mesajına kulak verildiğini, Mevlana’nın bütün zamanlar için konuştuğunu belirten Çetin, “Her fert, her toplum Mevlana’nın Mesnevi’sinde kendi hayatında bugünkü gününe çareler bulmaktadır. Onun için dünyada ilgi çoktur” diye konuştu.

Çetin,  ABD’de mevlevi okulları açıldığını, ancak sadece dönmenin öğretildiğini vurgulayarak, bu okullarda dönerek transa geçmenin umut edildiğini, secdesi ve namazı olmayan semanın insanlara sağlayacağı bir şey olmadığını kaydetti. Bu şekilde olmayan semanın gerçek sayılmayacağını vurgulayan Çetin, “Onların yaptıkları, anladıkları başka bir şeydir. Duygusal olarak kendilerini tatmin edebilirler” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı semazenlik yapan Sebahattin Harma da 12 yaşında başladığı semazenlikte 23. yılında olduğunu söyledi. Harma, 2 yıl eğitim aldığını belirterek, “Dünya aleminde Hak ile beraber olup Hak ile yaşamayı öğreniyorsunuz. Bunu hissettiğiniz andan itibaren bu iş size daha büyük zevk veriyor. İlk başlarda taklit ediyorduk. Hala taklit ediyoruz. Ne kadar çok hissederseniz, o kadar çok yapmayı istiyorsunuz” dedi.

THY’de teknisyenlik yaparken, sınava girerek Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı semazen olduğunu anlatan Harma,  “Tat alıyorsanız, haz alıyorsanız, içindeyseniz yorucu olmuyor. Başım da dönmüyor” diyerek, 2 yıllık eğitimin ardından vücudun dönmeye alıştığını, başının dönmediğini, midesinin de bulanmadığını kaydetti.

Harma, “Yani bir enstrüman çalmak gibi bir şey. Enstrümanı alırsanız ilk dönemlerde bir şey yapamazsınız, sonrasında açılırsınız. Vücut ona adapte olur. Bu işler de böyledir. Zaten izleyici de bunu fark eder. Semayı yapan kişi zevk alıyorsa karşı tarafa da bunu verir. Kişinin koluna, duruşuna, her yerine yansır. Karşı taraf da bunu alır” diye konuştu.

AA