Makale 34

A+
A-

Makale 34

Bu makale şunu açıklayacaktır:

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır. Şarabı tanıyan kimse şarabın, cam, şişe, bardak gibi çeşitli kaplarda bulunmasından yanılmaz. Hangi kapta bulunursa bulunsun onu görünce tanır ve onu şarap olarak kabul eder. Ama tiryaki olmayan ve şarabı bilmeyen kimse, onu ancak belli kapların içinde olursa kabul eder. O, görüntü bir sarhoşluktur manadan bağımsızdır.

Zarf, içinde saklanandan habersizdir. Enbiya ve evliyanın suretleri zarflara benzer. Her kim yani dışa bakan bir kimse bir nebiyi veya bir veliyi görür, ona biat ederse ondan sonra başka bir veli görüp de baş dönderirse, Benim şeyhim falandır, sana güvenim yok derse, hakikâtte o lafını ettiği veliden de haberi yoktur. Zira onlar aynı kaynaktan gelen bir nurdur. Her ne kadar dışta yüz bin adet görünürlerse de. Nitekim Cenabı Mevlana buyurmuşlardır:

An sorh kabâyi ki çû mehpar berâmed İmsâl der in hırka zengâr berâmed
Ve ân Türk ki ân sâl be yağmaş bedîdi Ânest ki imsâl Arabvâr berâmed
Ân bâde hemânest eger şişe bedel şod Beniger ki çi hoş berser-i humâr berâmed

Tercümesi: O kırmızı elbiseli ki geçen yıl ay gibi görünmüştü, bu sene mavi renkli hırka içinde zuhur etti. O Türk ki o sene onu renksiz görmüştün, aynı Türk’tür, bir sene Arap kıyafetinde gelmişti. O bade aynı badedir kadehi değiştiyse de. Bak! Şarapçının başı üstünde ne hoş görünüyor.

Bu makale şunu da takdir edecektir ki garaz, insanların gözüne perdedir. Hakk’ı görmelerine mani olur.

Nitekim tarafsız yabancılar Hazreti Yusuf’un cemaline can feda edercesine hayran oldukları hâlde kötü niyetle (SAYFA 81) dolmuş olan kardeşleri canına kastederek onu kuyuya attılar (ondaki nuru göremediler).


O, şarabı hangi kapta görse tanır. İster şişede bulunsun, ister kapakta.

1915

O, onun kavrayışının dışına nasıl çıkabilir, şarap kadehlerinin boş olması onu şüpheye düşürmez. Peygamberân-ı îzam ve evliyayı kiramın suretleri (cisimleri) o ezeli şarabın kaplarıdır. Onlar kap olunca, kabın içindeki Hak Teâlâ Hazretleri olması gerekir.

Çünkü o, yüzünü açıkça onlardan gösterir. Bu sebepten dolayı Cenabı Deyyan Hazretleri buyurmuştur ki: “Ben yere göğe sığmam, ancak müminin gönlüne sığarım. Sen beni daima o gönülde ara!”

1920

Bundan dolayı, Hakk’ı tanıyan ve emin olan bir kimse, yere göğe bakmaz, Hak erinin (Merdan-ı Hüda) eteğine yapışır, evliyaya candan tutunur. Süsler, görüntüler onun yolunu kesmez. Çünkü yolculuk onun (Merd-i Hüda’nın) maneviyatınadır. Bir kimse bir şeyhe bağlanarak ona mürit olduktan sonra başka bir şeyhe rastlasa, bu, o değildir, benim şeyhim felan zattır diyerek yüz çevirirse,

1925

anlaşılır ki bu adam, o şeyhten de nasip alamamıştır, belki kokusu bile sinmemiştir. Çünkü evliyaullahın hepsi bir nurdur. Hepsi de can güneşinin nurudur. Dış görünüş itibariyle yüz binlerce imiş gibi görünürlerse de manen birdirler. Mesnevi-i Şerif’te vahdetin nasıl ve ne yolda açıklandığını babamın dilinden dinle! Evliyadan iki dostu birleşmiş gördüğünde onlar hem bir olurlar, hem altmış bin.

1930

Onların çokluğu deniz dalgalarına benzer ki sayılarını rüzgâr arttırmaktadır. Can güneşi bir kaynak olduğu hâlde birçok beden pencerelerinden geçmekle ayrı ve çokmuş gibi görünür. Fakat görünen yüzüne baktığın zaman görürsün ki birdir, çokluk yoktur.

Bu noktada şüpheye düşenler, beden perdesinden sıyrılıp çıkamayanlardır. Ayrımcılık hayvani ruhtan olur. İnsani ruh birliktir.

Çünkü Hak Teâlâ onların üzerine nurunu serpmişti. Hakk’ın nuru için ayrılık düşünülemez.

1935

Bu, herkesin görüp anlayacağı bir meseledir fakat bazı kimselerin kendilerine has art niyetleri, gözlerini kör ediyor, Süleyman’ı onlara karınca gösteriyor. Yusuf’un kardeşlerine bak! Yusuf onların gözüne neden kurt gibi göründü? Çünkü hepsi de garazla dolu idiler.

Art niyetten daha kötü hastalık yoktur. Garaz gelince hüner saklanır kalır. Fena perdeler göze engel olur.

1940

Göz, o cemali, o güzelliği, o hoşluğu göremez. Bu perde ile yâri görsen, yabancıların suratını görmüş olursun. Gözüne mavi gözlük koysan -gerçeğin aksine- kırmızıyı da mavi görürsün! İşte garaz, bu renkli gözlük gibidir. Sana cenneti cehennem gösterir.

(SAYFA 82) Ey kendini beğenmiş, ancak art niyetten geçtiğin zaman eşyayı oldukları gibi görürsün.

1945

Kendini beğenme gibi fena perde yoktur. O her şeyi kusurlu gösterir. Sıcak şeyleri donmuş, buz tutmuş görürsün. Garazın kaynağı kendini beğenmişliktir. Ancak ondan temizlendiğin zaman adam olursun! Her kim kendinden kurtulursa emin olur, emniyet sarayında oturur.

Dingin bir kalp ile korkusuzca yoluna devam eder. Cihana ve cihanın hayır ve şerrine galip gelir. Belki onun namı zikir gibi dudaklarda (dillerde) tekrarlanır. Herkes aşk ile onu tefekkür eder.

1950

Daima kıble gibi ona secde ederler, kalplerinden onun sevgisinden başkasını söküp atarlar. Her zaman onun aksinden nur toplarlar. O felekler de melekler gibi kanatsız olarak uçar. Dünyada herkesin arzusu o olur, insan ve cinlerin işleri ondan biter. Hepsi onun için kendilerinden geçerler, testilerini onun ırmağından doldururlar. Şarap kadehi gibi ondan dolarlar.

Onun deryasından yüz çeşit inci çıkarırlar.

1955

İnci veyahut derya nedir ki? Hani o laf anlatılacak adam ki ona deryadan bir çiğ tanesi göstereyim. Eğer o deryadan bu tarafa (dünyaya) bir damla isabet etseydi bu değersiz dünyada şeref bulurdu. Yer gök fanilikten kurtulur, o şevk ve neşe şarabından kadeh gibi dolardı.

Bu cihanda o cihan ile bir olur, ebedi mutlu ve kedersiz olurdu. Bu açıklamanın sonu yoktur. Geri dön de evvelki sözlerine devam et!

1960

Bahsimiz şurada idi. Bu varlık bütün art niyetlerin aslıdır, kaynağıdır.

 


 

ETİKETLER: