Makale 96

A+
A-

Makale 96

Bu makale şunu açıklayacaktır:

Hüda’nın ismi Hüda’dan ayrı değildir. Fakat o kimse ki Hüda’yı bilmez, isimden başka bir şey göremez. İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz. Sırtında şeker yüklü eşek gibi ki onun ne tadından haberi var, ne kıymetinden. İlmi, makam ve dünyayı elde etmek için öğrenen âlimlerle züht ve takvayı dünya malı için yapan abitlerin, her ne kadar görünüşleri pak ise de içerileri pistir. Çünkü ilim yükünü eşek gibi taşırlar, ilimden haberleri yok. “Ke meselil hımâri yahmilu esfârâ”1 ‘kitap yüklü eşek gibi’ bunlar, ilmi satmak için öğrenmişlerdir.

Müşteri bulabilirlerse yüzleri güler ve yaşarlar. Bulamazlarsa donarlar, solarlar, mahvolup giderler. Fakat evliyayı kiram böyle değiller: Onların ilimden amaçları ameldir, manadır. İlim onların canlarının gıdasıdır. Pak canları o gıdayla beslenir, kutlanır ve kemale erer. Ne mutlu ona ki bunu ayırt etmeye güç yetirir. Bu iki fırkayı bir tutma, ki demişlerdir:

(RUBAİ)

Yârî ki be nezd-i û gol u hâr yekist
Der mezheb-i û mushaf u zunnar yekist
Merâ gam-ı an yâr çerâ bâyed hord
Ki û râ her-i lengân u esb-i rehvâr yekist

(SAYFA 269) Meali: Bir dost ki yanında gül ile diken eşittir, mezhebine göre mushafın zünnardan farkı yoktur. Topal merkeple rahvan atı bir tutan öyle dostun gamını niçin çekelim ki.


Bu, Hak dediği zaman, Hak ona ayan olur, o, Hak dediği vakit Hak ondan gizlenir.

7035

Bu, Hak deyince Hakk’a vasıl olur, o, Hak dedikçe Hak’tan uzaklaşır. Bir şahıs gibi ki seni candan sever ve talep eder ve seni daima övgüyle anar. Çağırdığın zaman yanına gelir, semtinde dolaşır, evini arar, sorar. Yanına gelir, örtüsüz yüzünü gösterir, seninle tatlı tatlı konuşur. Böyle bir şahıs çağırdığın zaman gelmez olur mu, yüzünü örterek şuraya buraya kaçar mı?

7040

Cenabı Peygamber: “Rabbe telini’l-Kur’âne ve’l-Kur’ânu yel’anuhu”2 buyurmuştur. Bu işarete dikkat et ve candan kabul et. Hak Teâlâ, sevmediği kuldan nefret eder, huzursuz gözden kendini saklar. Eğer sen Hüda’nın kabul ettiği kişilerden biriysen, emin ol ki adını çağırdığın zaman ortaya çıkar. Deryada ve büyük ırmaklarda suyu gördüğün gibi, isimleneni de çağırdığın isimde görürsün! Âlim insan, her sözün altında ilimler (manalar) görür, onlardan haz duyar.

7045

Fakat cahil için o sözlerden manaya geçmeye yol yoktur (geçemez). O güzel sözden habersizdir. Ahmaklığından dolayı hazineyi kırat3 görür. Müsemma bir defa sana zahir oldu mu, onu her zaman isimde seyredebilirsin. Çünkü zikir, zikrolunandan ayrı değildir. Öyleyse sen zikr-i Hüda’da Hüda’yı seyreyle! Nasıl ki âlim, ilmin lafzından manayı, mazlumun simasındaki hilm gibi açıkça görür.

7050

Mazlumun simasındaki hilmi akıllılar açıkça seyreder. Cahil onun farkına varamaz. Çünkü gönlünde onu anlayacak ilim yoktur. Bir kimsede temyiz kabiliyeti olmazsa, o mert ile tozu toprağı (gerd) bir sayar. Canının bir parçası canana eriştiği zaman, katresi derya olur. Ondan sonra onu katre sayma, derya bil! Çünkü can deryasına candan karışmıştır.

7055

Her ne kadar önce katre idiyse de ikilik kalmamış o katre, deryanın kendisi olmuştur. Cihanda her veli “Ene’l Hak” der. Çünkü kendine ayan olan bir şeyi niçin saklasın? “Ene’l Hak”tan başka bir şey söylemez. Hiçbir bağ “Ben üzüm tanesiyim” der mi?

Hiçbir padişah ben köleyim der mi? Buluttan dem vuran güneş gördün mü? Hangi âlim kendi hakkında cahil der, hangi bilen kendine gaflet yakıştırır?

7060

Herkes kendinde olanı haber verir. Baharsa bahar, kış ise kış, onu söyler ve onu gösterir. İyi olsun kötü olsun gizli kalamaz. Herkes kendi makamından olanı, kimi gördü ve nazarına ne iliştiyse onu haber verir. (Dikkatini ne çekti?) Herkes, birbirinden farklıdır. Kesin nuru ile şüphe zulmeti bir olur mu?

(SAYFA 270) Sen, yolunda bu mertebelerin hangisinde isen, canının son kararı oradadır.

7065

Yüceyi tercih edersen, yücesin, aşağılara meyledersen, aşağılıksın, boşsun! Cins, cinsi tarafına meyleder. Devenin at sürüsüne karıştığını gördün mü? Ne mutlu ona ki yüceyi tercih eder ve devlet sütünü o memeden emer. Ondan ayrı olanların da Hak’tan iyi kötü nasipleri vardır. İlimde derya deniz olsalar da bu bütündür, diğerleri parçadır.

7070

Ölüm zamanında o ilimlerin biri kalmaz, onun bağı bu kıştan meyvesiz ve yapraksız kalır. Çünkü bağın ölümü kıştandır. Bu yüz gösterince, o, fani olur. Fakat küllüne bağlanan parçalar için ne ölüm ne de hastalık vardır. Belki ölümle hastalık da dâhil olduğu hâlde cihanın bütün olaylarının kaynağı odur. O, tendeki can üzerinde mutlak hâkimdir. Onun zatından başka her şey yaratılmıştır, ancak o bakidir.4 Remiz söyledik, anlayacak varsa.

7075

Bu mertebeler bizim Mevlanamızın hâlidir, bu manalar onun sözlerinin manalarıdır. Ondan ne anladımsa, aynen onu söyledim. Bunda artık eksik bir şey yoktur. Onun sözü cana ve gönle kıble oldu. Biz onun haberleriyle zinde ve tazeyiz. Onun sözü ve takdiri cennet sofrasıdır. O sofrada can için hesapsız nimetler vardır.

Notlar

  1. Cuma suresi 62/5 Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
  2. Nice Kur’an okuyucusu vardır ki Kur’an ona lanet eder.
  3. Beş arpa tanesinin ağırlığına eşit olan, kuyumcuların kullandığı ağırlık ölçüsü.
  4. Kasas Suresi 28/88 Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O’nundur ve kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.

 


 

ETİKETLER: