Makale 93

A+
A-

Makale 93

Bu makale şunu açıklayacaktır:

Hakimler derler ki: “Yer, gök (kâinat) âlem-i ekberdir (büyük âlemdir), insan âlem-i asgardır (küçük âlemdir).” Fakat evliya bunun aksini söyler. Derler ki: Her ne kadar dış görünüşte insan, bu âlemden doğdu ise de, hakikâtte âlem, âdemden doğmuştur. Nitekim meyve zahiren ağaçtan doğmuştur, fakat hakikâtte ağaç meyveden doğmuştur. Çünkü bağcının gönlünde ağaçtan evvel meyve doğmuş, sonra ağacı dikmiştir. Bu nedenle meyve evvel, ağaç sonra var olmuştur. İşte bunun gibi, Hak Teâlâ Hazretleri’nin de âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur. Bu tertip üzere âdem de o erlerin demi için vücuda gelmiştir. Nasıl ki âlemden maksut, âlem halkıdır, halktan maksut da o kutuptur.

Nitekim denilmiştir. “Maksûd zi-avâlim-i âdem âmed vü maksûd ez-ân dem âmed” Meali: Âlemden maksut, âdemdir. Âdemden de maksut, o demdir.

Bu makale şunu da takdir edecektir: Zina, şarap içmek, aldatma ve yalancılık gibi cürümlerin affı mümkün değildir. Çünkü makam ve büyüklük Hüda’ya mahsustur, kulların ona müdahalesi kesin şirktir. Acizlik ve tembelliğe dayanan cürümlere ise af ve merhamet imkânı vardır. Hariçte bunun misali vardır. Padişahın bendelerinden biri bir suç işlese, padişahın onu affetmesi umulur.

Fakat tahtına göz dikerse baş kurtaramaz, lanetli İblis “Ben âdemden hayırlıyım.”1 diyerek varlık ve benlik davasına kalktığı için kovuldu. Şu hâlde köle için rütbe ve makam talebinden zararlı bir şey yoktur. Nitekim hakim Senai buyurmuştur: “Âdemî râ zi-câh bihter-i Kel fuzûli şeved çi yâft külah.” Meali: İnsan için zindana atılmak, makam talebinden daha iyidir. Çünkü kel, başına külah bulunca fodulluğa (kanaatsizliğe) başlar.


(SAYFA 260) Bazıları dediler ki: “Âlem en büyük kâinattır. Çünkü kâinatta sayısız ve çeşit çeşit mahlûklar vardır.” Şüphesiz, zemin ve sema da büyük âlemlerdir. Çünkü iyi kötü her cins mahlûk oradadır. Âdemin de en küçük âlem olması akla kabul edilebilir gelir, çünkü kâinatın parçalarından (anasırdan) doğmuştur.

6785

Fakat evliyalar bunun aksini iddia ederler, derler ki; görüş sahibi olan, bu sözü söylemez. Çünkü büyük âlem insan vücududur, çünkü onda artık, eksik yüz çeşit harika vardır. Gerçi âdem, âlemden sonra vücuda geldi. Fakat hakikâtte o âlemden evvel mevcut idi. Her ne kadar meyve, ağacından meydana geliyorsa da yüce yaratıcı, ağacı meyve için yaratmıştır. Bağcı, ağacı meyveliğe meyve için dikmez mi?

67120

Şu hâlde meyve, manen ağaçtan evvel mevcut olmuş olur. Meyvenin çoğalması bu niyetin mahsuludur. Gerçi görünüşte meyveyi ağaç veriyor, fakat bütün meyve ağaçları meyveden doğdu. Öyle değil mi ki bağcının gönlüne meyve, ağaçtan evvel doğmuştur da ağaç yetiştirmeyi ondan sonra düşünmüştür. Zemine türlü türlü ağaçlar dikmiştir ki onun ürettiği meyveleri yiyesin! Meyve bağbanın hatırına düşmeseydi ağaç nereden olacaktı? Şu hâlde meyve baba, ağaç da evladıdır.

6795

Âlem de gerçi görünüşte âdemden evveldir. Fakat âlemden kastedilen insan-ı kâmil olduğuna göre âdem, âlemden evvel vücut bulmuştur. Çünkü âlemden bizatihi maksut, odur. Hak Teâlâ Hazretleri cihanı yiğitler için yarattı ki onlardan birçok kerametler zuhur etsin. Eğer maksut bizzat bunlar olmasaydı, bu yer ve gök vücuda gelmezdi. İşte ‘levlak’2 sırrı budur. İyi dinle de merd-i Hüda’ya canıgönülden yönel!

6800

Çünkü onun kalp ile seyrettiği Hüda’dır, o, iki cihanda da padişah-ı mutlaktır. Onun eteğini çabuk tut ki ilerleyebilesin, enginlerde kalmayasın! Onu rehber bil, bu yolda rehbersiz koşup durma ki arayıp taramadan kurtulasın. Çünkü yolunda birçok yol kesici vardır. Bu korku ve tehlikelerden kurtulan pek azdır. O eşkiyalar sende gizlenmişlerdir. Vakit vakit senden zuhur ederler.

6805

Ev, bark, mal ve makam arzusu insanı kuyunun dibine düşürür. Bu yol kesicilerin başı (reisi), liderlik sevgisidir. Hak yolunda ululuk talep etmek şirktir. Adaletin uygulaması amacıyla olanı ve yoklukla süslü olanı başka. Böyle olan kimse, zahirde reis gibi görünürse de bâtında kul gibidir (kendini hizmete vakfetmiştir). Sureten şah ve hâkim görünür, fakat hakikâtte bende ve mahkûmdur.

6810

Onun reislikten amacı hizmettir. O, Rahmanın merhametle görevli bir kuludur. Gece gündüz ondan ortaya çıkan hayır ve şer (bütün davranışlar), kendi için değil, Hak içindir. Barışı, kavgası daima Allah rızası için, lütuf ve kahrı da o padişah içindir. İşte yeryüzünde Allah’ın gölgesi olan padişahlar böyle reislerdir ki yere ve göğe gölge salmışlardır.

(SAYFA 261) Ama o kimse ki kendi hırsını tatmin için reislik talep eder, tâ ki herkes onun iradesine göre hareket etsin.

6815

Böyle olan reis kendini beğenmiştir, maddi dünyanın tuzağına tutulup kalmıştır. Onun bu sözü ve hükmü birkaç günlüktür. Ondan sonra ne başlığı kalır, ne başı. Onun fani saltanatı şimşek gibidir. Birden parlar, birden söner, sapkınlığı çabuk meydana çıkar. Bunun makam ve mertebesi, o reis gibi nereden olacak? O, sofanın ortasında oturur, bu, kapısında. O, melekler gibi göklerde başı önde, bu, şeytan gibi yerde sürüngendir.

6820

Onunla bu, asman ve risman (ciddi bir söz ile bu söze karşı söylenilen saçma sapan karşılıklar) gibidir. Aralarında hiç münasebet yoktur. Bilakis pek büyük mesafe vardır. Hakk’a karşı baş kaldırmak şirktir. Şeytan, onun için laneti hak etti. İblis bu yüzden kovuldu. Yoksa evvel melekler gibi makbul idi. Reislikten büyük cürüm yoktur. İblis’ten ibret al da ondan uzak dur! Hakikâtte bela zindanı olan böyle makamdan sakın ki yolunda engel olmasın.

6825

Şirkin dışında kalanlar küçük günahlardır. Hepsi de ayak değerindedir. Asıl baş odur (şirktir). Reisliğin, makamın mayası benliktir (kibirdir). Benlikteki kötülüğün haddi ve payanı yoktur. Öyleyse benliğin başını kes ki ondan kurtulasın, güneş gibi semalara ayak basasın! Biz Hak yolunda benlikten kurtulmadıkça, Hak Teâlâ Hazretleri ders vermek üzere bize üstatlık etmez. Benliğimizden tamamen geçmedikçe, beka mülkü tarafına bizim için yol yoktur.

6830

Biz varlığı yokluk kaynağında bulduk, ondan dolayı yokluk tarafına koşarız. Eğer sen Mevla’ya gerçekten talip isen, varlığın esasını yoklukta ara! Her kim kendinden yok olduysa baki kaldı, her kim kendinden geçtiyse, atını öne sürdü (herkesi geçti). Âşıkların yolu nişansızlıktır. Onu, meşhur olmak istememeyi (adem-i iştiharı), annen gibi gönlüne oturt! (sev!) Tarafsız tarafına gönül yolundan git! Çünkü o menzile senlik sığmaz.

6835

Şüphe etme ki varlığın, yolunda engeldir. O, istenenin yüzünü görmene engeldir. Böyle kötü varlıktan gafil olma (aldanma), böyle reislikten vazgeç de boş otur! Bu işsizlikte sana bir iş verirler ki akıllardan hariçtir. O kapıda küfürle din, mahbubun yüzündeki örtü gibi, perdedarlık hizmetinde bulunurlar. Her kim bu ikiden (küfürle dinden) geçmezse, yakinen bil ki maddiyat perdesine takılıp kalmıştır.

6840

Daima ayağı ikilikte bağlıdır, kâh korku (havf), kâh istek (reca) içindedir. Sen hayır ve şerden boşalmadıkça (kalbini gayrıdan temizlemedikçe) cemalullah ile nasıl dolabilirsin? Ey müşteri, dünya alışverişini bırakmadıkça, Hak’tan nasıl mükâfat kumaşı alabilirsin? Nur-ı ilahi ile semirmedikçe, kendi kendine nasıl boşalabilirsin? Kendi kuvvetin buna kâfi gelmez. Güneşin nurundan adım adım faydalan ki sonunda lâl olabilesin.

6845

Buradaki lâlden maksat, bildiğiniz rengârenk lâl değildir, dinin aslıdır.

(SAYFA 262) Can lâli, can gibi bakidir, Hak ona kadehsiz sakidir. Daima ondan al ve ona kendinden ver (durmadan alışveriş et) tâ ki nur-ı Hak’la ağzına kadar dolasın! Nasıl ki bir cahil, ilim ehlinden azar azar ilim ve hilm öğrenir. Kazandığı ilim nispetinde cehaleti yok olur, bu yolla kolayca âlim olur.

6850

Sen de aşama aşama gayret edersen Rahmana yetişirsin, yoksa gaflet kuyusunun dibine dalar, çöker kalırsın. Cenabı Hak beş vakit namazı bunun için emretmiştir ki bu vesileyle Hak’tan ders alasın! Yavaş yavaş ahlâk-ı Hüda ile ahlâklanasın, evliya güruhuyla yoldaş olasın! Kendinden geçerek Hakk’a yakın olasın, katre gibi onun deryasına karışasın! Bu yoldan başka bir yol daha vardır ki o yol, seni meşakkat ve yol zahmeti olmaksızın menzile zahmetsizce çarçabuk yetiştirir.

6855

O yol, cezbe yoludur. Cezbe-i Hak, seni karar yerine eriştirir.

Notlar

  1. Araf suresi 7/12: Allah: “Sana emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu.” dedi. “Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan.” dedi
  2. Hadisi şerif: “Sen olmasaydım âlemleri yaratmazdım.”

 


 

ETİKETLER: