Makale 20

A+
A-

Makale 20

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Âlem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı. Zira her şeyin varlığı zıddıyladır. Bütün eşya, zıtlarıyla anlaşılır.

Âlemi yarattıktan sonra kendi emanetini göklere, yere, dağlara, deryalara sundu. Hepsi de onu kabul etmek istemedi, ağlayıp inlemeye başladılar ki: “Bizim bu emanetleri taşımaya gücümüz yetmez.”

Âdem evlatları bunların hepsinden zayıf oldukları hâlde (zalim ve cahil) olmaları hasebiyle kabul edip yüklendiler.1

O emanetler, o ilahi emirler, dinin emirleridir. Eğer âdemoğulları bu emanetleri saklayabilir, başa çıkarabilirse zalimlikten, cahillikten kurtularak Hazreti Âdem gibi, meleklerin secdegahı olur (onlardan kıdemli olur).

Eğer sözünde duramazsa mertebece hayvandan aşağı düşer. “illâ kel en’âmi bel hum edallu”2


1025

Yer ve gökler yaratılmazdan evvel Hak Teâlâ Hazretleri vardı. Ve cümleden gizli idi. Karanlıklardan aydınlığı var edip zahir olmak için yerle göğü yarattı. O vakit âlem nurdan ibaretti, orada sayısız melekler vardı.

(SAYFA 45) Kudretiyle yeni bir cihan yarattı, aynı nurdan zulmeti yarattı. Tâ ki zıt, zıddından belli olsun; Hak, batıldan seçilsin.

1030

Çünkü Cenabı Hakk’ın gizli hazinesi vardı. İstedi ki o hazineyi meydana çıkarsın. Bu vesileyle, vahdaniyeti bilinsin, lütuf ve kahrı anlaşılsın! Lütfuyla âdemi topraktan yarattı, ondan evvel de sayısız mahlûklar yarattı ve kaldırdı. Nimetlerine şükreden kullarına emeksiz nimetler bahşedebilmek için.

Irmağa yeni yeni gelen akıp duran sular gibi. Onlara lütuf üstüne lütuflar sunar.

1035

Nimete karşı nankörlük eden, nimetin şükrünü yerine getirmeyen melunlara ise yük olarak Hüda’nın kahrı isabet eder ve o güzelim bahar mevsiminden ona sonbaharlar erişir. O, lütuf ve vefa görürken bu, cevr ve cefa çeker. O, bal ve şeker yerken bu, zehir yutar. O, hayat içinde hayata; bu da ölüm üzere ölüme kavuşur. Dünyanın esası zulmet olunca ondaki insanlar da hayvanlar da zulmani olurlar.

1040

Zulmetten doğan, zulmet olduğu gibi onun doğurdukları da zulmet olur. Bardağın yüzüne sürülen cilanın, içine tesiri olmaz.

İçi ne ise gene odur. Zulmet, nurun zıddıdır ki gizlidir. Şeytanla huri eşit olamaz. Bu da apaçıktır. O (Hüda) saf ve temiz nuru (emanetlerini) böyle bir zulmetin içine koydu, zayıf bir kuşa Kaf Dağı’nı yükletti. Kuşun, dağın üzerine konduğuna bakmayın,

Allah’ın sanatıyla Kaf Dağı kuşun sırtına yüklenmiştir.

1045

O emanetler ki semalar kaldıramadı, yerler, dağlar kabulden çekindiler. Felekler hepsinden ürktüler. İnsan onu kabul etti ve tuttu. Ondan dolayı Cenabı Hak onlara zalim ve cahil dedi ki böyle ağır bir yük altına girdiler. O ağır yük Cenabı Hakk’ın emirleridir. Onları her kim tutarsa, cahillikten kurtulur, ameli Hak yanında kabul görür ve beğenilir.

1050

Bu alçak zeminden feleklere doğru yükselir, rütbece meleklere üstün olur. Belki bütün melekler ona hürmetle baş eğerler, uçuşu önünde hümalar aciz kalarak kanat bırakırlar. Eğer o emanetleri muhafaza edemez, cahil olarak kalırsa, uğurlu bahtı batar. O alçak adam, hayvandan daha alçak olur çünkü “la yalemun” zümresine girmiştir. Cenabı Hak Kuran’da böyleleri hakkında “ulâike kel en’âmi bel hum edallu”3 buyurmuştur. Çünkü o, pişmedi, dünyadan çiğ olarak gitti.

1055

Çünkü bu pişmek kabiliyeti onda yoktu. Bundan dolayı insanlar zümresine giremedi. Kabiliyet, insanın şanıdır. Gaflet ise hayvan tabiatıdır. Şüphe yok ki hayvan, bu gafletinden dolayı sorumlu olmaz. O, insanların eriştikleri dereceye varamazsa, birşey kaybetmiş olmaz.

(SAYFA 46) Fakat emri kabul eden insan böyle değildir. Onlar emri yerine getirmediklerinden, anlaşmayı bozduklarından dolayı o karşılığı kaçırdılar. Eldeki böyle bir hazineyi, Hakk’ın emrini yerine getirmemek yüzünden elden çıkardılar.

1060

Kıyamet gününde kendi kendine: “Hey sersem! Böyle bir hazineyi elden çıkardın!” diyerek ellerini ısırır. Bu gam, bu pişmanlık ona cehennem azabından daha büyük bir azap olur. Anka için ölmek, tuzağa düşmekten daha iyidir. Kaf Dağı üzerinde yaşayan Anka (ki kuşların padişahıdır) bir duvar yarığında örümcekle beraber yaşamaya mecbur edilerse hâli ne olur? Gurur ve izzetiyle dünyaya sığmayan biri, kuyuya düşse hâli ne olur? Padişahlığa aday olan biri, külhana sığınmaya mecbur olursa ne hâle gelir?

1065

Yeri külhan, ikametgâhı külhan, yanağı kül, arkadaşı külhancı… Her güruhun başka bir yeri vardır. Şer bulunan yere hayır giremez. Cenabı Hak buyurdu ki: “Kıyamette iyiler, iyilerle; kötüler kötülerle eş olurlar.” “El habîsât”4 Sekiz cennet salihlerin, yedi cehennem de fasıkların yeridir. Hüda, nimeti gayrete göre verir, itaate göre ikram eder.

1070

Âdemoğulları iyilikten mükâfat, kötülükten ceza görür. Derslerine çalışan çocuk takdir ve teşekkür alır, tembel olan da ceza görür. Amellerin cezası da böyledir. Bundan dolayı, ibadetlerini riya ve gösteriş gibi fesatlardan temizle!

Amellerin temiz olursa, karşılığı da temiz olur, büyük mükâfatlara hak kazanırsın! Biz yine o mevcudatı yazalım, o yüceyi, engini açıklamaya başlayalım.

1075

Cenabı Hak bizi o hayalden niçin çıkardı da bu alçak zemine tıktı?

Notlar

  1. Ahzap suresi 33/72 Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.
  2. Furkan suresi 25/44 Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.
  3. A’raf suresi 7/179 Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.
  4. Nur suresi 24/26 Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.

 

ETİKETLER: ,