Makale 55

A+
A-

Makale 55

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Enbiya, evliya cümlesi bir nurdandır. Zira onlar aletlerdir, onları kullanan Cenabı Hak’tır. Her kim bunların arasında ikilik gözetirse, kesin olarak bilmelidir ki o kimsenin onlardan haberi yoktur. Nitekim ekmeği bilmeyen, onu yalnız bir şekliyle tanıyan kimse, ekmeği başka şekillerde görse inkâr eder, bu, ekmek değildir der. Anlaşılır ki ekmeği bilmek, tanımak hususunda taklitçidir.

Enbiya ve evliya da türlü türlü görüntülerde bulunurlar ve çeşitli dillerle konuşurlar. Kimi Arap, kimi Süryani, habersiz ve taklitçi olanlar araya ikilik koydular (her birini ayrı bir şahıs zannettiler). Kesin bilgi sahibi olanlar ise hepsini bir görerek hiçbirini diğerinin üstüne çıkarmadılar. Çünkü Kuranı Kerim’de “lâ nuferriku beyne ehadin min”1 buyrulmuştur. Meali şerifi: “Enbiyadan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.” demektir.

Hakikâtte ise enbiya ile evliya arasında fark yoktur. Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez. Nitekim Bayezit Hazretleri buyurmuşlardır: “Ma raeytu şey’en illa raeytullahi fih” Meali: “Her gördüğüm şeyde Allah’ı gördüm.” demektir. Anlaşıldı ki onlar Hakk’ın aletleridir.

Bundan dolayı, onlar şeriate ve dine dair ne yaparlarsa onu bilmek (kabul etmek) lazımdır. Her ne kadar görünürde şeraitin aksineymiş gibi görünürse de her gelen peygamber evvelki kurallara aykırı yeni bir şeriat koydu. Peygamber Hak olunca onun kavli ve fiili onun şeraiti oldu.

Peygamberlerin sayısı yüz binleri bulmaktadır ve hepsini böyle (aynı kuvvet ve mertebede) bilmek lazımdır.


Ekmek hakkında etraflı bilgisi olmayan kimse onu bildiği şekilden başka şekilde görünce şüphe ve tereddüt içinde kalır. Hak’la yakınlığı olan Hak erleri o deryanın daimi övücüleridir. Gel, sen de dal! Onlara hiçbir karışık, şaşırtıcı şey perde olmaz, onları hiçbir soğuk donduramaz. (Onlar için şüphe ve tereddüdü gerektirecek bir hâl olamaz).

3585

Bu binlerce nakış ve görüntü, onları dalalete düşürmedi, düşüremez. İki cihanda, (SAYFA 143) yerde, gökte bu kadar karmakarışık şaşırtıcı şeylerde o fırka, yine Hakk’ın yüzünden başka bir şey görmezler. Çünkü hepsi de yollarını iyi bilirler. Bütün eşyada yalnız onu görürler. Ona “senden gayrı mevcut yoktur” derler. “Ey Rabbim! Yerde, gökte ve yer – gök arasında ne varsa bütün senden ibarettir. Senden kimi ziyan görür, kimi ebedi hayata kavuşur.

35120

Ey Rabbim! Yerlerin, göklerin bütün hayatı senin, görünür görünmez ne varsa hep senin!” Derler. İyide, kötüde (her şeyde) onu açıkça görürler, hiçbir engel onların yolunu kesemez. Çünkü onlar Hakk’ı apaçık görmüşler, iki âleme onun aşkını tercih etmişlerdir. Merdan-ı Hüda arasında yolunu şaşırmış veya içine Hak’tan başka şeyler dolmuş bir kimse yoktur.

Yolunu kaybetmiş veya ondan başkasına yönelmiş bir fert yoktur.

3595

Çünkü âşık odur. Oraya koşarsın. Manayı bilen ikilik düşünmez. Ey oğul! Bir kimse kendini nasıl kaybeder? Kuzu, anasını kaybediyor mu? Kuzu, koyun sürüsünün içinde anasını tanır. Çünkü onun parçasıdır, onun karnından çıkmış, vücudundan kopmuştur. Annesi nereye gitse o da peşinde gider. Evliya ile Hak arasındaki durum da böyledir. Her birinin -muhabbetine göre- mertebesi vardır.

3600

Mademki kuzu annesini tanıyor, dervişi kuzudan aşağı görme! Öyle yiğitten züht ve takva arama! Onların Hak’tan umdukları yalnız kendisidir. Cennetten, hurilerden geçmişlerdir. Hakk’ın kendinden başka istekleri yoktur. Hak’tan başkası -isterse cennet olsun- onlara göre cehennemdir.

Veliler, şehzadeler gibidir. Halk onlara tâbi olmuştur. Onlar nihayetsiz deryadır, halk sınırlı bir daire içinde hapis olmuş mahpuslardır.

3605

Halka layık olan, onlara tâbi olmaktır. Çünkü körler görenlere ayak uydurur. Körler cemaati içlerinde gözlü olmadan yola çıkarlarsa, baş aşağı kuyuya düşerler. Öyle ise körün asası görenlerdir. Çünkü o kuvveti ondan bulurlar (Onun yardımıyla yollarına devam edebilirler). Fakat bu gayreti görenlerde arama! Onlara körlerin hâlinden bahsetme! Çünkü onlar kendi başlarının liderleridir, daima Hakk’ın vahyine muhataptırlar.

3610

Onun gönlü neyi isterse, şeriatı odur. O asıldır, kurallar ikincil unsurlardır. O neye gayret ederse, din o olur, o neyi beğenirse, o kabul görür. Onun yaptıklarını, devrinin şeriati bil! Onun eziyetinde yüz binlerce lütuf gör! Zira onun kalbi Yezdan’a alet olmuştur. Hüda’nın menzili onun gönlünden başka yer değildir. Şu hâlde, ondan gelen her şey, Hak’tan geliyor demektir. Böyle şaha kim itiraz edebilir?

3615

Onun yaptığı işler Hakk’ın işi, söyledikleri de Hakk’ın sözüdür. O, bu âlemde nebilerden bir nebidir. Hak’tan ona her lahza, bin hediye ulaşır.

(SAYFA 144) O ki şah olmuştur, niçin bende olsun? O ki atlastır, neden dolayı eski püskü elbise olsun? Onun davranış ve sözü yeni bir şeriat olur. Eskilerin, onun yanında arpa kadar kıymeti kalmaz? Onu gördüğün zaman, kurallarına candan uy! Ok gibi onun kemanından atıl!

3620

Çünkü kutlu keman onun elindedir. Onun kemanında bulunan oka ne mutlu! Daima hedefe doğru uçar, din düşmanlarını tamamen yerle bir eder. Şeytan, onun gölgesinden şuraya buraya kaçacak yer arar. Çünkü o, nurdur; şeytan, zulmettir. Nur gelince zulmet tamamen gider. Onun kabul ettiği şeyler, dinin aslının aslıdır. Her şeyi bırak da onun arzusuna tâbi ol.

3625

İnsanı öldürmekten büyük bir günah yoktur. Ona nispetle her günah küçük sayılır. Böyle olduğu hâlde Hazreti Muhammet’in (s.a.v.) istemesiyle (kısas ya da cihat vb. yoluyla adam öldürmek) itaatin ta kendisi oldu. Onun talebiyle taştan su fışkırdı. Bundan anla ki o talep makuldur. O talepten uzak düşen düşmandır. O istemezse ibadetin kendisi küfür olur. Ondan küfür ortaya çıkarsa iman olur. Şeriatlar talepten (peygamberlerin istemesiyle) vücuda gelir. Ne mutlu o cana ki bunu istediği gibi

3630

gördü ve bildi ki onun (şeriatin) asıl kaynağı istemektir. İsteksiz şeriatler önemsizdir, noksandır. Aslı gördükten sonra asıl olmayanla işin ne? İkinciller o asılların gölgesi gibidir. Bir şahsı tuttuğun zaman, gölgesi ardından gelir, şahıs olmazsa gölgesini de bulamazsın! Bu cihan var oldukça o şah da mevcuttur. O mehtap bulunduğu müddetçe mehtaplı gece bulunur. Bu cihan onlar için var oldu. Ulvi ve sufli bütün varlık.

3635

Âlem mevcut olduğu müddetçe o şahlar da mevcuttur. Her ne kadar dünyada gözlerden saklı iseler de değil mi ki güneş görenler içindir. Zulmet perdesini onlar için yırtar. Körün güneşten ne faydası olur? Mermerin, sudan faydalanmadığı gibi. Çünkü su mermeri etkilemez ona göre yaş, kuru eşittir. Toprak olmalı ki sudan faydalansın, renk renk çiçekler açsın, meyveler versin.

3640

Bu yüzden veliler toprak olmayı tercih etmektedirler. Büyüklerin emrine uymakla büyüklenmeyi terk ettiler. Kibir etmek, Hüda’ya şirk etmektir. Ve kul için aşağılanmaya sebep olur. Kibirli olan, taş yürekli olur. Böyle kimseden hakkı yerine getirmesi beklenemez. Kafasında kibir bulunan kimse, gurura kapılmıştır. Bencil olanın kalbi mermer gibidir.

3645

Katı kalpler hakkında Cenabı Hak “kel hicara” (taş gibi)2 buyurdu. Sonra da “ev eşeddu kuvveten” (taştan daha katı) kaydıyla sefilliğin en altına indirdi. Böylelerinin derecesi sekardır (cehennemdir).3 Toprak olmayı kabul et ki makbul olasın. Kibir etmek cahillik ve düşüncesizliktir. Taş yürekli olanlara Hak’tan yardım ve merhamet yoktur. Onlar böyle lütuflardan mahrumdurlar.

(SAYFA 145) Müritler toprak, münkirler taş gibidir. Münkirler müritlerin rengine nasıl boyanabilirler?

3650

O, (münkir) binlerce ilim ve fen öğrense, yeryüzünde meşale gibi parlasa onun bu hazinesinden kimseye nasip yoktur. Onun bu husustaki fikri isabetli değildir. Hak’tan bir muradı yok ki bu cihete adım atsın, hazinesi yok ki halka versin. Biz ondan uzağız, sudan yağın uzaklaştığı gibi. Biz seçicileriz; o, gaflettir.

Biz ki birbirimize yüzümüzü döndürürüz. Çünkü elest şarabını beraber içmişiz.

3655

Burada o aşkın coşkusuyla gece gündüz beraber ağlamaktayız, bulunduğumuz o evvelki hâle dönmeyi istiyor ve ümit ediyoruz, bir parça kendimize gelerek uyumadık. Hak’tan başka ne varsa hiçbirini dinlemeyiz, bir an bile Hak’tan başkasıyla ilgilenmeyiz. İnsanoğlu daima samanlığa düşkündür ey yol bilen kişi de ki bu dünya samandır, ahiret ise şekerdir. Bu, sığırlarındır; o, insanlar içindir.

3660

Adl-i ilahi her birine ayrı gıda ayırmıştır. Her biri için başka bir yemek pişirmiştir. “Kad alime kullu unâsin meşrebehum”4 bunun içindir (bunun delilidir). Tâ ki her canın gıdası ayrı olduğunu, her birinin tabiatına ve mizacına göre gıda verildiğini bilesin! Samanla samanlık hayvana, ilimle hikmet de insana layıktır. Hak Teâlâ Hazretleri herkese layık bir gıda yaratmış, o gıdaya göre de kap hazırlamıştır (mide).

3665

Ey Hak adamı dikkat et. Herkesin yiyeceğinin nasıl verildiğini gör. Kimi hurma yer, kimi diken; kimi emniyet içinde, kimi korku ve kaygı. Anlam açısından da kısmetler başka başkadır. Kimi kâinatın dışında (uçuyor), kimi içinde hapsolmuştur. Nâr ile nurdan yüz binlerce perde vardır, bu perdenin ehli o perdeden uzaktadır.

Notlar

  1. Bakara suresi 2/285-286 Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
  2. Bakara suresi 2/74 Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.
  3. Müddesir suresi 74/26-31: Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin? Geride bir şey koymaz, bırakmaz. Derileri kavurur. Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
  4. Bakara suresi 2/60 Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik.

 


 

ETİKETLER: