Makale 5

A+
A-

Makale 5

Bu makale şunu açıklayacaktır:

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur. Bu ibareler de havaya dönüşecek olan sudur.

Gene su olacak ve aslına dönecektir.

Şunu da ifade edecektir: Bu cihan, baykuşların yuvasıdır. Hak Teâlâ Hazretlerini burada bulmak imkânı yoktur. Bu nedenle, Hak talipleri bu cihanın haricine çıkmalı, onu başka cihanda, sonsuz cihanda aramalıdır.


Hava dediğimiz şeyin aslı sudur. Hava kendi aslını kaybettiği için daima muzdariptir.

280

Hava olmak imkânı suda saklıdır. Onun asıl mahiyeti su şeklinde bulunmaktadır. Hava bunun için kararsızdır ve aslına koşmak ister.

Su, inlemesiyle rüzgâra der ki: Irmak tarafına (aslına) gel! Sen, su idin, hava oldun! Aslına geri dön ki benlikten kurtulasın.

Ben bu hakikâti anladığım zaman, canı gönülden onu istemeye başladım.

285

Ben de kendimden kurtulmak üzere evvelki hâle dönmek istiyorum. Bu emanet varlıktan kurtulduğum zaman ebedi benliğe ayak basarım. Ateş de, vaktiyle su olan havadır. Her ne kadar şimdi hava ise sonunda gene su olacaktır. Altı yönün dışından gelen ses diyor ki: “Ey eğri! Yönlerden kaç da doğruluk tarafına gel.” Padişah şehirdedir. Niçin baykuş yavruları için viranelerde oturursun?

2120

Haydi! Bu toprak ve su âleminden çık da Hak erleri gibi gönül âlemine git! Mana şahı can cihanında bulunur. O, aydan, güneşten, zuhâlden her şeyden yüksektir. O cihan, deryadır. Bu cihan ise deryanın yüzündeki köpük gibidir. Sen kendinden tamamıyla kurtulmadıkça, Hakk’ın yanında nasıl yer bulabilirsin? Kendi varlığından geç, ruh gibi başsız ayaksız yokluk diyarında yürü!

295

Tâ ki Hazreti Allah’ı o dergâhta perdesiz olarak seyredesin. Halik’in yüzü örtüsüz görüldükten sonra, artık senin için bir daha perde yoktur. Onu gece gündüz durmaksızın görürsün! Namazsız, oruçsuz, talepsiz, yönsüz… Ey kavim! Size müjde olsun ki bu kapının açılmasıyla gurbetin perişanlığından kurtulursunuz. Sevinin ki güzelliği her şeyin üstünde bulunan gerçek sevgilinin takdir ettiği rıza vakti gelmiştir.

300

Ezeli sevgili buyurur ki: “Kaçırdığınız fırsatlara üzülmeyin! Size müjde olsun sözleşilen vaktiniz gelmiştir. Develerinizi çökertin! Burası neşe ve eğlence ile dolu son menzildir. Nefsin hevasını kahretmenin sonunda vefa lütfu, fani hayatın sonunda sonsuz ömür vardır. Biz artık susuyoruz. Siz bu sükûtun sırrını anlayın ki bu kadardan fazlası bizim şerhimize sığmaz.”

(SAYFA 16) Gene rebabın açıklamalarına geri dönüyorum. Onun söyledikleri de o bablardan, o fasıllardandır.

305

Her nefeste yüz türlü hikâye anlatır ki onları evde dinleyecek kimse varsa, dinler. Bazen ayrılık acısıyla inler, bazen vuslat zevkiyle sevinir. Bazen aşk ateşleri içinde yanar. Bazen aşkın verdiği zevk ile teselli bulur. Bazen cefadan şikâyet eder bazen de kadehlerin dönüp dolaşmasına şükür eyler. Bazen ziyandan, hüsrandan bahseder, bazen de kârla zararın uyuştuklarını haber verir.

310

Bunlardan başka daha yüz çeşit şeyden bahseder. Ancak sen bu sırları o kulağa söyle ki sırlar ona ağır gelmez, yüksünmez.

Çünkü sağır kulaklar bu seslenişlerden nasip alamaz. Sağır kulak sesten ne anlar? Ona göre güzel ve çirkin ses eşittir.

Sen, bu sırları duyup da icabet edecek kulaklara söyle ki bu inlemelerden faydalanabilsin. Senin kulağınla senin aklından başka bu ince manalı sözleri dinlemeye layık hangi kulak vardır?

315

Her ne kadar sana söylerken başkaları da dinlerse de sana söylüyorum, yalnız sana. Çünkü bu sırları anlamak zordur.

Bu sırları anlamak kötü ruhlu kimselere kolaylıkla nasip olmaz. Kuşların sırrından ancak Süleyman anlar. Süleyman olmayanın kulağına kuş sesi nasıl girebilir?


 

ETİKETLER: ,